Dâvûd aleyhisselâm'ın Fazîleti

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
*Dâvûd -aleyhisselâm-, bütün işlerinde Allâh’a yönelirdi.

*Allâh Teâlâ, O’nun için “Kulumuz Dâvûd” buyurdu.

*Kendisine dört büyük ilâhî kitaptan biri olan Zebûr indirildi.

*Dağlar ve kuşlar O’nunla birlikte zikrederdi.

*Kuşların dilini bilirdi.

*Çok güzel bir sadâya sâhipti. Zebûr’u okuduğu zaman, dağlar ve kuşlar O’nu dinlerdi.

*Demiri elinde bal mumu gibi yoğururdu. Böylece kendi el emeği ile geçinirdi. Nitekim Peygamber Efendimiz de, O’nun bu hâlini medhetmiştir.[2]

*Dâvûd -aleyhisselâm-’a fasl-ı hitâb (hakkı batıldan ayırt etme kâbiliyeti) ve hikmet verilmişti.

*Devleti, o zamanın en heybetli ve güçlü devletiydi.

*Dâvud -aleyhisselâm-, Rabbine çok şükrederdi. O, bir keresinde şöyle demiştir:

“–Yâ Rabbi! Ben Sana nasıl şükredeyim. Zîrâ Sen’in şükrüne ancak Sen’in nîmetinle erişebiliyorum.”

O’na şöyle vahyedildi:

“–Sana olan nîmetlerimin hepsinin Ben’den olduğunu biliyor musun?”

Hazret-i Dâvûd:

“–Evet.” dedi.

Bunun üzerine Allâh Teâlâ:

“Bu şekilde düşünmen, Ben’im Sen’den râzı olmama kâfîdir.” dedi. (İbn-i Kesîr, Kısasü’l-Enbiyâ, s. 524)

*Hâsılı Dâvûd -aleyhisselâm-, üstün kılınmış bir peygamberdi. Âyet-i kerîmede buyrulur:

وَلَقَدْ آتَيْنَا دَاوُودَ مِنَّا فَضْلًا

“And olsun, Dâvûd’a tarafımızdan bir üstünlük verdik!..” (Sebe’, 10)

Dâvûd -aleyhisselâm-’ın Vefâtı

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Dâvûd -aleyhisselâm-, gayret-i dîniyyesi pek şiddetli ve namusuna çok düşkün biriydi. Evden çıktığı zaman kapıyı iyice kapatır, dönünceye kadar kimse oraya girmezdi.

Birgün yine evden çıktı, kapıyı kapattı… Dâvûd -aleyhisselâm- geri döndüğünde evin ortasında duran bir adam gördü. Ona:

«–Sen kimsin?» diye sordu.

O da:

«–Ben, o kimseyim ki, krallardan korkmam ve perdeler (engeller) bana mânî olamaz.» dedi.

Bunun üzerine Dâvûd -aleyhisselâm-

«–Vallâhi o zaman sen ölüm meleğisin. Allâh’ın emriyle hoş geldin.» dedi.

Bir müddet sonra da rûhu kabzolundu…” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II, 419)

Hazret-i Dâvûd’un kırk sene devâm eden idâresi, İsrâîloğulları’nın en parlak dönemidir. Dâvûd -aleyhisselâm- Kudüs’ü fethederek, devletine başkent yapmıştı. O, hem hükümdar hem de bir peygamberdi. Bu iki özellik Hak tarafından O’na lutfedilmişti. Kendisinden sonra yerine oğlu Hazret-i Süleyman geçti ve O’na da peygamberlik verildi.
 
Üst