Cennetliklerin Yiyecek Ve İçecekleri

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Cennetliklerin Yiyecek Ve İçecekleri

Yüce Allah’ın lutfundan bize de o yiyecek ve içeceklerden ihsan etmesini diliyoruz.

Kur’ân-i Kerîm’de bu hususta şöyle buyurulmuştur: “Onlara şöyle denir:Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yeyiniz, içiniz.” (Hakka, 69/24)

Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar. Sadece selâma karşı*lık selâm sözü işitirler.” (Vakıa, 56/25-26)

Orada azıklarını sabah akşam hazır bulurlar.” (Meryem, 19/62)

“(Cennetlikler) seçecekleri meyveler ve arzulayacakları kuş eti ile dola*şırlar.” (Vakıa, 56/20)

Onlar için altın kadeh ve tepsiler dolaştırılır. Canlarının istediği ve göz*lerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada temellisiniz.” (Zuhraf, 43/71)

Şüphesiz iyiler kâfur katılmış bir tastan içerler. Bu, ancak Allahın kul*larının taşıra taşıra içebileceği bir pınardır.” (İnsan, 76/5-6)

Çevrelerinde gümüş kaplar ve billur kâseler dolaştırılır. Billurları gü*müş gibi parlaktır. Onları ölçüp ölçüp dağıtırlar.” (insan, 76/15-16)

Çevrelerinde dolaştırılan kaseler, parlaklık ve saflıkta gümüş gibi olup dünyada benzerleri yoktur. O kâselerin hacmi, Allah’ın velisine yetecek mik*tarda içeceği içine alır. Ne fazla ne de eksik. Bu da onlara ne kadar özen gös*terildiği ve ne kadar şerefli olduğunu gösteriyor.

Orada, zencefil karışık bir tasla içirilirler. O pınara selsebil (tatlı su) de*nir.” (İnsan, 76/17-18)

Onlara buranın bir ürünü rızık olarak verildiğinde:Bu daha önce de n-zıklandırdığımızdırderler. Bunlar söylediklerinin benzerleri olarak sunul*muştur.” (Bakara, 2/25)

Hizmetçileri cennetliklere öncekinden değişik bir meyve getirdiğinde onlar, hakikatte değişik olmakla birlikte görünürde benzer oluşundan dolayı bunu, önceki meyvenin aynısı sanırlar. Şekil bakımından birbirlerine benzer*ler, ama hakikat, tad ve koku bakımından birbirlerine benzemezler.

İmam Ahmed b. Hanbel… Ebû Hüreyre’den rivayet etti ki; Rasûlulah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Doğrusu cennetliklerin mertebece en düşük olanının yedi katlı binası ve üç yüz hizmetçisi vardır. Bunlar sabah akşam ona üç yüz tabak (öyle sa*nıyorum ki, altın tabak dedi) içinde her birinde ayrı turdan yemekler sunar*lar. O, evvelkinden lezzet aldığı gibi ondakinden de lezzet alır. Ona, her bi*rinde ayrı türden olmak üzere üç kap içinde de içecek sunarlar. Öncekinden lezzet aldığı gibi sondakinden de lezzet alır ve şöyle der: Ya Rab! İzin ver*sen de bunlardan cennetliklere de yedirip içirsem. Onların yeyip içmesiyle yanımdaki erzaktan bir şey eksilmez.” O cennetlik adama, dünyadaki zevce*lerinden ayrı olarak iri gözlü yetmiş iki huri verilir. Onlardan birinin oturağı, bir millik yeri kaplar.

Bunu İmam Ahmed b. Hanbel, münferid olarak rivayet etmiştir. Bunda gariplik ve inkıta vardır.

İmam Ahmed b. Hanbel… Stimame b. Ukbe’den rivayet etti ki; Zeyd b. Erkam şöyle demiştir: Yahudilerden biri Peygamber (s.a.v.)’e gelip şöyle de*di: “Ey Ebu’l-Kasım! Sen cennetliklerin (cennette) yeyip içtiklerini İddia ediyorsun, değil mi?” Bu adam, Rasûlullah (s.a.v.)’m yanına gelirken arka*daşlarına: “Muhammed eğer bu soruma evet diye cevap verirse ben onu tar*tışmada yenerim” demişti. Onun bu sorusuna Rasûlullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi: “Evet. Canım kudret elinde bulunan zâta yemin ederim ki, onlardan bi*rine; yeme, içme ve cinsel iktidar bakımından yüz erkeğin gücü verilir.” Yahudi: “Yeyip içen kimsenin def-i hacette bulunması gerekmez mi?” diye sorunca Rasûlullah (s.a.v.) ona şu cevabı verdi: “Onların def-i hacetleri ter halinde derilerinin dışına çıkar ve misk gibi bir koku saçar. Bir de bakarsınız ki karınları zayıftır.

Bu hadisin Ebû Cafer er~Razî kanalıya A’meş’ten nakledilen bir varyan*tında şöyle denmektedir: Yahudi: “Yeyip içen kimsenin def-i hacette bulun*ması gerekir. Peki cennette def-i hacette bulunmak yok mudur?” diye sorun*ca, Rasûlullah (s.a.v.) şöyle cevap verdi: “Onların def-i hacetleri derilerinden çıkan ter şeklinde olur. Misk gibi koku saçar ve karınları zayıf kalır.

İmam Ahmed b. Hanbel… Câbir’den rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Cennet ehli kimseler cennette yeyip içerler ama büyük-küçük def-i ha*cette bulunmaz, sümkürmez ve tükürmezler. Yiyecekleri de misk gibi bir ter*leme ve geğirmeyle (sindirilir ve) dışarı çıkar.”

Müslim de… Câbir’den böyle bir rivayette bulunmuştur. Bu rivayette Câbir’in anlattığına göre sahabiler: Ya yemek nasıl hazmedilecek ve artığı nasıl dışarı atılacak? diye sormuşlar; Rasûlullah (s.a.v.) de onlara şöyle ce*vap vermiş:

Geğirme ve misk gibi kokan bir terle dışarı atılır. Teşbih ve hamd ge*tirmeleri, kendilerine ilham edilir.

Bu hadisin bir varyantında da şöyle denmektedir:

Onların bu yedikleri misk gibi kokan bir geğirmeyle sindirilir. Nefes alıp vermeleri kendilerine ilham edildiği gibi, teşbih ve tekbir getirmeleri de kendilerine ilham edilir.”

İmam Ahmed b. Hanbel… Câbir b. Abdullah’tan rivayet etti ki; Peygam*ber (s.a.v.) kendisine “Cennetlikler bir şeyler yerler mi?” diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir:

Evet… Yerler ve içerler. Ama büyük-küçük abdest bozmazlar ve süm-kürmezler. Ancak gerek akacak şekilde çok gerek zerrecikler halinde terle*yerek misk gibi koku saçan bir ter ciltlerinden çıkar. Kendilerine nefes alıp vermeleri ilham edildiği gibi, teşbih ve tahmidde bulunmaları ilham edilir.

Müsned adlı eserinde Hafız Ebubekir el-Bezzâr… Câbir b. Abdullah’tan rivayet etti ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

Cennetlikler yerler, içerler ama dışkı yapmaz ve sümkürmezler. Nefes alıp vermeleri kendilerine ilham edildiği gibi, teşbih ve hamdde bulunmaları da kendilerine ilham edilir.

Hasan b. Arefe… Abdullah b. Mes’ud’un şöyle dediğini rivayet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana buyurdu ki:

“(Cennetteyken) sen kuşa bakarsın. İştahın onu çeker. O da pişmiş ola*rak senin Önüne düşer.

Kaynak : Ölüm ve Ötesi – İbni Kesir
 
Üst