Bir Şehidin Gözlerinde Görüyorum Hayatı!

Zeynebül-Kübra

KF Ailesinden
Özel Üye


BİR ŞEHİDİN GÖZLERİNDE GÖRÜYORUM HAYATI

Belki bu yazıyı bitiremeyecek kalemim. Belki yarım kalacak sözlerim. Ya da siz son cümlesini getiremeyeceksiniz belki de yazının. Aldığınız son nefes, yaşadığınız son saniye belki…
Yakın deyip de, yakınlığına inanamadığınız ölüm belki de karşınızda. Hemen yanı başınızda.
Peki hazır mısınız onu karşılamaya?
Her an gelebilecek bir misafir gibi, kapıda mı gözleriniz? Ya da patlayacak bir silah gibi tetikte mi yüreğiniz?
Yoksa, yaşamaya dair uzun mu hayal-leriniz?
Hayatınız sigortalı mı?
Ya da garantili mi uzun yaşayacağınız?
Ama gözleriniz bir korkuyu ele veriyor bize. Büyük bir korku sarmış gözlerinizi. Ölümü yakıştıramasanız da kendinize, nasıl da ürkmüşsünüz ondan. Nasıl da korkmuşsunuz.
Yapamadığınız amellerin tedirginliği sarmış yüreğinizi. Ve yaptıklarınızın pişmanlığı. Gözlerinizden okunurken ölüm korkusu, neden evlerinizden, yüreğinizden uzun yaşam kokuları yayılıyor etrafa. Neden korkularınız sizi hayra ulaştırmıyor ve alabildiğince bağlanıyorsunuz dünyaya.
Oysa ben, hayatı bir şehidin gözlerinde görüyorum. Ve bir çocuğun bakışında görüyorum, ölümün nasıl da ölüverdiğini.
Siz kocaman adamlar, korkularınızı saklayamazken kimselerden, küçücük çocuklarda görüyorum cesareti, direnişi.
Ve bir hurma giriyor benimle dünyanın arasına. Tâ Uhud’da yerlere saçılan birkaç hurma. Cennet’e ulaşmak için onları dahi bekleyemeyen bir şehid geliyor gözlerimin önüne.
Ve aceleciliği ve teslimiyeti ve şehadeti…
Sonra ellerinin yaptıklarından dolayı ölümü istemeyenleri düşünüyorum; korkularını, kaçışlarını, çabalarını.
Bana ne yapabilirsiniz ki diye meydan okuyan bir mücahid geliyor gözlerimin önüne. Yapacağınız en son şey ölüm. O da şehadettir, mutluluktur, amacımdır benim.
Ve ölümü hatırına dahi getirmemek için çabalayan ölümlüler görüyorum çevremde. Kaçtıkça akıbetlerine koşan, hayata bağlandıkça ölüme yaklaşan kimseler.
Bıçağın altına yatan İsmail’ler görüyorum.
Hiç ölmemek için, ölüme koşan, RABbine kavuşma hasretinden ölümü arzulayan ve bir yolcu gibi yaşayıp, asıl vatanına hazırlanan müminler.
Ölüm korkusundan zalimlere boyun eğen İsrailliler görüyorum bir de. Bin yıl yaşama umuduyla kendilerini avutan, ahiretlerini yıkıp dünyalarını imar eden zavallılar.
Elindeki taşa ve çıplak bağrına rağmen ölümün üzerine üzerine giden müminler.
Çelikten zırhlarına, tanklarına, otomatik silahlarına ve sağlam binalarına rağmen korkularını gün gün büyüten kafirler.
Oysa ALLAH’ın elinde eceller.
Ne bir an ilerleyebilir ne de geri-leyebilir.
Kim, ne zaman ve nerede ölecek bunu ancak ALLAH bilir.
Asr’a andolsun.
Son ilk’ten daha hayırlı bizim için.
Öyleyse yakîn gelinceye kadar bize, İbadet edelim RABbimize.



-ALINTI-

 

Mu@YMe

Vip Üye
Özel Üye
Hiç ölmemek için, ölüme koşan, RABbine kavuşma hasretinden ölümü arzulayan ve bir yolcu gibi yaşayıp, asıl vatanına hazırlanan müminler

emeğine sağlık zeynebim ..çok güzel bir paylaşımdı
biraz önce okduğum konunun etkisiyle daha da çok anlam kazandı
RABBİM sizlerden razı olsun inşeALLAH
:agla:​
 
Üst