Bediüzzaman’ın boyun eğmedikleri
İlmin izzeti için padişaha bile boyun eğmeyen Bediüzzaman
Sultan Mehmet Reşad ve Bediüzzaman bir merasim sırasında tanıştılar...
Meşrutiyetin imzalanması sebebiyle Saray'da merasim tertiplenince,
Bu tanışıklıktan ötürü Bediüzzaman'ı da devrin alimleriyle beraber davet ettiler...
Fakat padişahın huzuruna çıkanlar, önce padişahın saçağını öpecekler,
Sonra yerlerine oturacaklardı...
Bu kurala herkes uymuştu...
Hatta bazıları saçağı öpmekle kalmamış, padişahın eteklerini bile öpmüştü...
Sonra içeri Bediüzzaman girdi...
Dik ve vakur adımlarla yürüyerek, padişahın önüne kadar geldi...
Fakat eğilmeden, sadece elini göğsüne götürerek:
“Esselamu aleyküm” dedi...
Bu durum padişahın hemen dikkatini çekmişti...
“Kim bu adam acaba? Beni mahalle muhtarı mı zannetti?”
“Niçin böyle selam etti?”diye sordu yanındaki Paşa'ya...
Paşa duruma şaşırmamıştı...
Çünkü padişahın önünde eğilmeyen kişiyi iyi tanıyordu...
“Efendim, bu zat feleğe baş eğmeyen bir zattır.”
“Lakabı Bediüzzaman, ismi de Said'dir” diye durumu toparlamaya çalıştı...
Bu durum dindar olan Sultan Reşad'ın hoşuna gitmişti.
Orada bulunan alimlere şöyle seslendi:
“Ben şimdiye kadar ilmin izzetini muhafaza eden pek az insan gördüm.”
“Hakiki alim, işte böyle ilmin izzetini muhafaza edenlerdir.”(1)
Bediüzzaman padişaha bile boyun eğmemişti...
Bu bir saygısızlık değil, sadece ilmin izzetini muhafaza içindi...
İlmin izzeti için padişaha bile boyun eğmeyen Bediüzzaman
Sultan Mehmet Reşad ve Bediüzzaman bir merasim sırasında tanıştılar...
Meşrutiyetin imzalanması sebebiyle Saray'da merasim tertiplenince,
Bu tanışıklıktan ötürü Bediüzzaman'ı da devrin alimleriyle beraber davet ettiler...
Fakat padişahın huzuruna çıkanlar, önce padişahın saçağını öpecekler,
Sonra yerlerine oturacaklardı...
Bu kurala herkes uymuştu...
Hatta bazıları saçağı öpmekle kalmamış, padişahın eteklerini bile öpmüştü...
Sonra içeri Bediüzzaman girdi...
Dik ve vakur adımlarla yürüyerek, padişahın önüne kadar geldi...
Fakat eğilmeden, sadece elini göğsüne götürerek:
“Esselamu aleyküm” dedi...
Bu durum padişahın hemen dikkatini çekmişti...
“Kim bu adam acaba? Beni mahalle muhtarı mı zannetti?”
“Niçin böyle selam etti?”diye sordu yanındaki Paşa'ya...
Paşa duruma şaşırmamıştı...
Çünkü padişahın önünde eğilmeyen kişiyi iyi tanıyordu...
“Efendim, bu zat feleğe baş eğmeyen bir zattır.”
“Lakabı Bediüzzaman, ismi de Said'dir” diye durumu toparlamaya çalıştı...
Bu durum dindar olan Sultan Reşad'ın hoşuna gitmişti.
Orada bulunan alimlere şöyle seslendi:
“Ben şimdiye kadar ilmin izzetini muhafaza eden pek az insan gördüm.”
“Hakiki alim, işte böyle ilmin izzetini muhafaza edenlerdir.”(1)
Bediüzzaman padişaha bile boyun eğmemişti...
Bu bir saygısızlık değil, sadece ilmin izzetini muhafaza içindi...