Batılı ilim ve fikir adamlarının gözüyle KUR'AN

enes61

KF Ailesinden
Özel Üye
"Çeşitli devirlerde beşeriyeti idare etmek için Allah tarafından geldiği iddia olunan bütün inzal edilmiş semâvi kitapları tam ve etraflıca tetkik ettimse de hiç birisinde bir hikmet ve isabet göremedim. Bu kanunlar, değil bir cemiyetin, bir hane halkının saadetini bile temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin Muhammed aleyhisselâma mensup olanların Kur'ân'ı bu sınırlamadan âzâdedir.

Ben Kur'an'ı her yönden tetkik ettim, her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Müslümanların düşmanları, bu kitabın Hz. Muhammed'in kendi eseri olduğunu iddia ediyorlarsa da en mükemmel, hatta en mütekâmil bir akılda böyle bir harikanın zuhurunu iddia etmek, hakikatlere göz kapayarak kin ve garaza alet olmak mânâsını ifade eder ki, bu da ilim ve hikmetle kâbil-i telif değildir."

"Ben şunu iddia ederim ki: Hz. Muhammed mümtaz bir kuvvettir.”

"Seninle aynı asırda bulunamadığımdan dolayı üzgünüm ey Muhammed! Muallimi ve naşiri olduğun bu kitap senin değildir; o, Allah'a aittir. Bunun ilâhî bir kitap olduğunu inkâr etmek, mevcut ilimlerin bâtıl olduğunu ileri sürmek kadar gülünçtür. Bunun için beşeriyet, senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, bundan sonra da göremeyecektir. Ben yüksek huzurunda kemâl-i hürmetle eğilirim." (Prens Bismark'tan)

Ben, müslümanlığın, yarının Avrupası için mutlaka kabule değer olacağı kanaatindeyim. Aslında, Avrupa, çoktan müslümanlığı kabule başlamıştır bile...(G. Bernard Shaw )

"Yüksek sesle okunmak üzere tertip edilmiş olan Kur'ân, hakikatte kudret ve hayat dolu bir ses olmak itibariyle, lâyık olduğu derecede takdir edilebilmek için asıl metninden dinlenmelidir. Kuvvet ve kudretiyle başarılı tesirinin mühim bir kısmı belâgatiyle kafiyelerinden, tatlı üslubu ile âhenginden doğmuş olduğu için, herhangi bir tercümeden bu hususta hiç bir fikir hasıl etmek imkânı yoktur.''(Philip K. Hitti )

Şayet gayenin büyüklüğü, vasıtaların küçüklüğü ve neticenin azameti insan dehâsının üç ölçüsü ise, modern tarihin en büyük şahsiyetlerini dahi, Hz. Muhammed'le (s.a.v.) mukayeseye kim cür'et edebilir ki? (Carlyle )

"Hz. Muhammed'in hakiki mucizesi, bir melek vasıtasıyla gökten indirilmiş bütün ayetlerden oluşmuş olan Kur'an'dır. Tevrat ile İncil'den sonra vahyolunan son mukaddes kitap işte O'dur. Şiirden üstün, taklidi imkânsız ve tercümesi mümkün olmayan bu ulvî eserin olgunluk seviyesine ne bundan evvel çıkılabilmiştir, ne de bundan sonra çıkılabilecektir.

İslâm'ın yayılmasında Kur'ân okumanın bütün uzun nutuklardan daha büyük bir âmil olduğu bîr çok şehadetlerle sabittir. Yola getirilmeleri imkânsız düşmanlar bile Kur'ân'ı dinler dinlemez birdenbire duraklıyorlar ve hemen îmâna gelip kelime-i şehadet getiriyorlardı. Ayetlerdeki kelimelerde fevkalâde bir kuvvet ve kudret vardır!". (Jean - Paul Roux. )

Hakikatte Kur'ân'ın, fesahat, belagat ve nezâhet itibariyle üstünlüğü, müslümanları başka belagatlar aramaktan vâreste kılmaktadır. Edebî dehâların, yüksek şairlerin Kur'ân huzurunda eğildikleri bir gerçektir. Kur'ân'ın her gün daha fazla tecelli etmekte olan güzellikleri, her gün daha fazla anlaşılan, fakat asta bitmeyen esrarı, şiir ve nesirde üstat olan müslümanları, üslûbunun nezahet ve ulviyeti, huzurunda diz çökmeye mecbur etmektedir. Müslümanlar Kur'an'ı, en fasih sözlerle, en ince mânâlarla coşan kuvvetli bir nehire benzetirler." (Dr. Morris )


"Kur'ân, insanların istifadesine sunulan eserlerin en büyüklerinden biridir. Kur'ân'da, büyük bir insanın hayatı ve seciyesi en açık bir şekilde görülmektedir. Carlyle: "Kur'ân'ın ulviyeti, onun cihanşümul hakikatindedir'' dediği zaman, şüphesiz doğru söylemiştir. Hz. Muhammed'in doğruluğu, faaliyeti, hakikati aramadaki samimiyeti, sonsuz azmi, hiç bir vakit sarsılmayan imanı, kendisini dinlemek İstemeyenlere ezeli hakikati dinletmek yolundaki sebatı, bana kalırsa bunlar, O'nun, o cesur ve azimkâr Peygamber'in son peygamber olduğuna en kat'i ve en emin delillerdir." (Dr. Steingas )

Hz. Muhammed'in hakiki mucizesi kerametçilik değildir. Onun hakiki mucizesi bir melek vasıtasıyla gökte indirilmiş bütün ayetlerden oluşmuş olan Kur'an dır. Tevrat ile İncil'den sonra vahy olunan son mukaddes kitap odur. Şiirden üstün, taklidi imkansız ve tercümesi mümkün olmayan bu ulvi eserin olgunluk seviyesine ne bundan evvel çıkılabilmiştir. Ne de bundan sonra çıkılabilecektir. İslam'ın yayılmasında Kur'an okumanın bütün uzun nutuklardan daha büyük bir amil olduğu bir çok şehadetlerle sabittir. Yola getirilmeleri imkansız düşmanlar bile Kur'an-ı dinler dinlemez birdenbire duraklıyorlar ve hemen imana gelip Kelime-i Şehadet getiriyorlardı. Ayetlerdeki kelimelerde fevkalade bir kuvvet ve kudret vardır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kur'an-ı kendisi tertip etmiş değildi. Onu insanlara tebliğ etmişti. Bu kitap, onun kendi nutuklarından mürekkep bir mecmua veyahut yaptığı işlerin bir tarihi değil, Allah'ın tebliği ettiği muhtelif metinlerden oluşmuştu. (Jean-Paul Roux)

Şüphesiz Kur'an Arapça'nın en mükemmel ve büyük eseridir. Müslümanların itikati vechile, bir insan kalemi bu i'cazkâr eseri vücuda getiremez. Kur'an, bizatihi daimi bir mucizedir. Bir mucize ki, ölüleri diriltmekten daha çok yüksektir. Bu, mukaddes kitabın ta kendisi menşeinin semavi olduğun ispata kâfidir. Muhammed (s.a.v.) bu mucizeye istinaden kendisi bir peygamber olarak tanınmasını istemiştir. Arabistan'ın çıplak ve verimsiz çöllerini aydınlatan şair ve hatiplere meydan okuyan Kur'an, bir ayetine bir nazire istemiş, hiç bir kimse, bu meydan okuyuşa karşı gelememiştir.

Burada yalnız bir misal vererek bütün büyük adamların Kur'an'ın belagatına başlarını eğdiklerini göstermek isterim. Hz. Muhammed'in zamanında Arabistan şairlerinin en meşhuru Lebid idi. Lebid Muallakattan birinin nâzımıdır. O zaman putperest olan lebid, Kur'an'ın belagatı karşısında dilsiz kalmış ve bu belagati en güzel sözlerle ifade etmişti. Kur'an'ın belagatı karşısında hayran kalan Lebid müslümanlığı kabul etmiş ve Kur'an'ın ancak bir peygamber lisanından duyulabileceğini söylemişti. (George Sale)

19. asırda Carlye, Goethe Gibbon gibi büyük mütefekkirler İslam dinindeki yüksek kıymeti sezmişler ve böylece Avrupa'nın İslam'a olan tavrında iyiye doğru bir değişme olmuştur. Fakat bu asrın Avrupa'sı daha da ileridir. Ve İslam'a daha sıcak sevgi duymaya başlamıştır. Avrupa bu dini meseleleri çözmekteki kudretini gelecek asırda belki daha fazla takdir edecektir. Daha şimdiden birçokları İslam dinine girmiş bulunuyorlar. Bu suretle, Avrupa'nın İslamlaşmaya başladığını söyleyebilirim.(George Bernard Shaw)


Bu yazı Kur'anı Kerim hakkında zengin içeriğe sahip kuran.tv internet sitesinden alınmıştır
 
Üst