Allah beni seviyor mu?

ALLAH-U ALEM

KF Ailesinden
Özel Üye
İhlâs, bir işi bir tek sebep ve maksat için yapmaktır. Bir menfaat sağlamak veya bir zarardan korunmak için yapılan ibadet İhlâs değildir. Tevhit de İhlâs; Allah-u Zülcelal’in birlik vasfına ikilik unsurunu katmaktan sakınmak ve O’ndan başka ilah olmadığına inanmaktır. Allah-u Zülcelal’e karşı yapılan kullukta İhlâs; kalbi, ruhu ve sırrı, Allah-u Zülcelal’in dışındaki herşeyden temizlemektir. İhlâs: Amelin üzerine Allah-u Zülcelal’den başka hiç kimsenin müttali olmaması, yapılan amelde nefsi görmemek, hiç kimseden bir karşılık beklememek ve bunun Allah-u Zülcelal’in bir lütfu olduğunu bilmektir. Çünkü insana ibadet yapmayı nasip eden ve ibadetin üzerinde muvaffak kılan Allah-u Zülcelal’dir. İhlâsın oluşması için, amel ederken Allah-u Zülcelal’in emrini yerine getirmenin, O’nun rızasını tahsil etmenin ve O’nun vaat ettiği sevabı kazanmanın yegane maksat olması lazımdır. Yegâne maksadın bu olduğu amel halis ameldir. Sahih ve geçerli olan amelde bu ameldir.
İhlâs: Allah-u Zülcelal’in nurlarından bir nurdur. Allah-u Zülcelal İhlâsı gerçek mü’min kullarının kalbine verir. Nitekim Allah-u Zülcelal bir hadis-i Kudsi’de şöyle buyurmuştur: “İhlâs Ben’im sırlarımdan öyle bir sırdır ki, ben onu ancak sevdiğim kullarımın kalbine koyarım.” (Kuşeyri Risalesi, Ebu’l-Kasım el Kuşeyri)
Allah-u Zülcelal bu hadis-i Kudsi’de, bizlere rızasına ulaşacak çok güzel manevi yol bir göstermiştir. Demek ki insan Bu hadis-i Kudsi’ye göre kendisini tartabilir. Allah-u Zülcelal beni seviyor mu? Sevmiyor mu? diye düşündüğü zaman kendisinin ne durumda olduğunu meydana çıkarabilir. İnsan amelini sırf Allah için yapıyorsa, bu Allah-u Zülcelal’in onu sevdiği manasına gelir. İnsanın amelinde İhlâs yok ise o kimseye Allah-u Zülcelal’in sevgisi yok demektir. Onun için her insan kolaylıkla kendisinin ne durumda olduğunu anlayabilir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Ameli Allah için halis kılmak, müslüman olan bir kimsenin kalbinin vazgeçilmez vasfıdır.” (Tirmizi)
Ebu Osman el-Mağribi şöyle demiştir: “İhlâs; yapılan amellerde nefsin payının bulunmaması, yani her yapılan işin sadece Allah-u Teala’nın rızası için yapılmasıdır.”
Ya’kub el-Mekfuf şöyle demiştir: “İhlâslı kimse, günahlarını gizlediği gibi ibadet ve hayırlarını da gizleyen kimsedir.”
Bazı hikmet ehli zatlar ise şöyle demişlerdir: “İlim tohumdur, amel onun ekilmesi, ihlâs ise onun sulanmasıdır.”
İnsan ziraatini sulamadığı zaman bir verim elde edemez ve o tarla menfaat vermez ise, Bunun gibi İhlâssız olan amel de sahibine bir menfaat vermez.
Bilidiği gibi tohum ekilmezse zamanla çürür. Ekilipte sulanmazsa o zamanda tarlada çürür. İşte ilim ve amelin ziraat gibi, yeşerip çoğalması da İhlâs sayesindedir.
Onun için El-Mervezi şöyle demiştir: “Dünya ve ahirette kurtuluş ve mutluluğun çaresi iki şeydir. Bunlar; Allah-u Teala’nın takdir ettiğine rıza göstermek ve O’nun için yapılması gereken amelde ihlâs gözetmektir.”
Anlatıldığına göre İsrailoğulları döneminde bir âbid, kendi kulübesinde ibadetle meşgul iken, bir topluluğun bir ağaca taptıklarını görmüş. Bunların yaptıkları bu yanlış işe kızmış ve baltasını alıp ağacı kesmeye gitmiş. Giderken iblis yaşlı bir adam suretine girip karşısına çıkmış ve bu teşebbüsünden vazgeçmesini istemiş. Âbid vazgeçmeyeceğini söyleyince kapışmışlar ve abid onu yere yıkıp göğsüne oturmuş. İblis: “Beni bırak sana güzel bir teklifim vardır.” demiş. Âbid onu bırakmış ve teklifinin ne olduğunu sormuş. İblis: “Sen bu ağacı kesmekle bir sonuç alamazsın. Çünkü onun yerine yenisini dikerler. Fakat sen bu işten vazgeçersen, her akşam sana iki altın getiririm. Bunlarla hem kendin geçinirsin, hemde fakir ve muhtaçları beslersin. Bu sana daha çok sevap kazandırır.” demiş. Teklif Âbid’in hoşuna gitmiş ve onu kabul etmiş. İblis iki gece altınları getirmiş ve ondan sonra getirmemiş. Aldatıldığını gören Âbid kızmış ve tekrar baltasını alıp ağacı kesmeye gitmiş. Yolda iblis yine o yaşlı adam suretinde görünmüş ve fikrinden vazgeçmesini istemiş. Âbid iblisin yakasını tutmuş ve yere yıkmaya çalışmış, fakat bu sefer iblis onu yere yatırmış. Âbid buna hayret etmiş ve sebebini sormuş. İblis: “İlk önce sen Allah için benimle kapıştın, Allah da sana yardım edip güç ve kuvvet verdi. Bu sefer ise sen altınlar için kapıştın. Onun için kendi gücünle kaldın.” demiş.
Bu âbidin hikayesinde bizim için çok büyük dersler vardır. İnsan İhlâslı olarak bir ameli yaptığı zaman Allah-u Zülcelal’in ne şekilde güç ve kuvvet vereceğini çok açık bir şekilde bu hikayeden anlayabilir. Âbid ilk seferde Allah için İhlâslı bir şekilde gittiğinden dolayı şeytana galip geldi.
İkinci seferde İhlâsını değiştirip altın gelmiyor niyetiyle gittiği için bu sefer şeytan ona galip geldi. Bu bizim için çok büyük bir ibrettir. Onun için amelimiz daima Allah rızası için olmalıdır. Başka bir şeyin İhlâsımızı bozmaması için gayret göstermemiz lazımdır.
Evet, İhlâsta kuvvet ve Allah-u Zülcelal’in yardımı vardır. Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Küçük bir topluluk çok kere, büyük bir topluluğu Allah’ın izniyle yenmiştir. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara; 249)
İhlâsı kazanmanın yolu nefsin arzularını kırmak, dünyadan ve halktan ümidini kesmek ve bütün himmetiyle ahirete yönelmektir. Bu yapılmadığı takdirde halis gibi görünen amellerde bile karışıklık ve bulanıklık bulunur. Onun için bir zat şöyle anlatmıştır: “Ben otuz sene bütün farz namazları cemaatle ve birinci safta kıldım. Bu bana zevk verirdi ve ben bunun halis bir amel olduğunu sanırdım. Sonra bir sefer biraz geç geldiğim için ancak ikinci safta yer bulabildim ve bu safta namaz kılınca da halktan utandığımı hissettim. O zaman anladım ki, ben otuz sene riyâ ve gösteriş için erken mescide gitmiş ve birinci safta namaz kılmışım. Bunun üzerine istiğfar edip bu otuz senelik namazları kaza ettim.”
Evet, riyâ, gösteriş, menfaat ve diğer dünya mülahazaları görünmeyen mikroplar gibi amele girer ve onu bozarlar. Onun için Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Kıyamet gününde Allah tarafından onlar için farkında olmadıkları ve hesaba katmadıkları şeyler (günahlar, amelleri bozan hususlar) ortaya çıkarılır ve bunlar kendilerine gösterilir....” (Zümer; 47-48
 

out of whack

© ◄ Ayarsız..! ►
Forum Administrator
"Kendi sevmeseydi güzel yaratmazdı..
Güzel yaratmış ki seviyor..
Güzellik sevmeyi iktiza eder..
Güzelliğin dayandığı mehaz güzel..
Güzelden gelen gerçek güzelin eserini üzerinde taşıyor ..."
 
Üst