1. dünya savaşından 19 mayısa kadar geçen sürede olan olaylar nelerdir?

Ödevci

Kıdemli Üye
Üye
1. dünya savaşının sona ermesinden arsından 19 mayıs tarihine kadar geçen zamanda ne gibi olaylar ve gelişmeler yaşandı. Kısaca bahseder misiniz?
 

okuryazar

Uzman Üye
bu konuya biraz da farklı bir cevap buldum, isteyenler bildiklerini ekleyebilirler.

19 Mayıs'ın Bilinmeyen Tarihi


Mustafa Armağan, Yeni Şafak, 19 Mayıs 1999

19 Mayıs'ın bilinmeyen tarihi

Bugün kutlanan 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın da ilginç ama genelde gözlerden gizlenen bir tarihî arka planı var. M. Kemal'in Samsun'a çıkışı ile gençlik ve spor gösterilerinin ne gibi bağlantısı olabilir? Ne zaman akla gelmiştir böyle bir bayramın kutlanması? İlk olarak hangi tarihte kutlanmıştır? Aşağıda bu sorulara kısaca açıklık getireceğiz.

19 Mayıs'ta ne olmuştu?

İsmet Bozdağ devrin Dahiliye Vekili, dostu Şükrü Kaya'dan naklen anlatıyor:

"Yıl 1936. Günlerden 19 Mayıs. Atatürk Dolmabahçe'de, yanında Şükrü Kaya, Ruşen Eşref, Kılıç Ali, Salih Bozok, Mehmet Seydan, Nuri Conker var, konuşuyorlar.

Birdenbire Atatürk soruyor: "Bugün günlerden ne?" Diyorlar "Salı, Çarşamba" neyse.

Ayın kaçı? 19'u.

Aylardan ne? Mayıs.

"Ne oldu bugün söyleyin bakalım?" diyor.

Düşünüyorlar, 19 Mayıs'ta ne oldu?"

düşünüyorlar ama bir türlü o tarihte M. Kemal'in Samsun'a çıktığı hatırlarına gelmiyor!? Çeşitli tahminlerde bulunuyorlar: İzmir'in işgalinin 3. günü, Ankara mitingi, İsmet Paşa'nın Lozan'dan Gazi'ye çektiği telgraf, Haliç Konferansı, İngilizlerle Irak meselesinin konuşulması, Terakkiperver Fırka'nın kapatılması... Atatürk'ün bu kadar yakınındaki zevatın bile 19 Mayıs'ı bilmemesi gerçekten de tuhaf. Aslında sözün gelimi tuhaf dedim, hiç de tuhaf değil. Çünkü o tarihe kadar 19 Mayıs'a Nutuk'ta geçen "1335 senesi Mayıs'ının 19. günü Samsun'a çıktım" ifadesi dışında herhangi bir özel anlam atfedilmiş değildir. Bozdağ'a göre bu garip tahminlerden sıkılan Atatürk sonunda,

'Bırakın yahu bunları' diyor. 'Öyle bir şeydir ki bu, ülkenin kurtuluşudur.' Yine bulamıyorlar. En sonra Şükrü Kaya hatırlıyor, 'Bu sizin İstanbul'dan ayrıldığınız gün mü?' deyince 'Yaklaştın' diyor, 'Samsun'a çıktığımız gün.' Sonra, 'Asıl yapacağınız bayram bu' diyor. Ertesi sene 19 Mayıs'ta Şükrü Kaya'nın tertibiyle 19 Mayıs Bayramı kutlanıyor."

Nuriye Akman'ın 13 Haziran 1995'te Sabah'ta yayınlanan bu röportajında bir konuk daha vardır. 28 Şubat sürecinde adını sık sık duyduğunuz bu isim, Cemal Kutay'dır. Akman'a ilginç bir şey de o söylüyor: "19 Mayıs'ın ayrıca bayram olarak kutlanması kararı bence Atatürk'ün hastalığının acı bir gerçek olarak ortaya çıkması ile ilgilidir. Artık ömrünün kısa olduğu kabul edilince O'nun hayatında önemli olan günler daha derinden anılmaya başlandı."

Evet, 19 Mayıs'ın neden bayram yapıldığını bu pür Kemalist ağızdan daha yetkin kimse ifade edemezdi herhalde.

Her gün bayram olsa

19 Mayıs'ın gençlik ve spor bayramı ile nasıl ilişkilendirildiğine gelince şunu sormamız gerekir: Resmi söylemde ifade edildiği üzere "pusulasız", kırık dökük bir gemi sayesinde karaya vasıl olunması ile bir gençlik ve spor bayramı arasında ne tür bir münasebet kurulabilir? Aslında tarihî arka planına bakıldığında bir neden-sonuç bağlantısı kurulamasa da, ustaca bir "montaj"la işin halledildiği anlaşılıyor.

İşin kökü, İttihat ve Terakki dönemine kadar uzanıyor. Devrin Maarif Nezareti Müfettişi olan Selim Sırrı (Tarcan), şahsî teşebbüsüyle 12 Mayıs 1916'da (yani Samsun'a ayak basılmasından tam üç yıl önce!) ilk defa bir "İdman Bayramı" kutlanmasına ön ayak olmuştur. Kadıköy'deki İttihad Spor Kulübü'nün çayırında gerçekleşen bu ilk İdman Bayramı'nda yeni bir zeybek oyunu da dahil olmak üzere çeşitli gösteriler düzenlenmişti. Avrupa ülkelerindeki cimnastik şenliklerinden esinlenen bu bayram için bir de marş yapılması gerektiğine kanaat getiren Selim Sırrı, İsveçli Felix Korling'in Tre Trallade Jantor adlı şarkısını, Gençlik Marşı adıyla uyarladı. Sonunda ortaya bizim "Dağ başını duman almış" diye bildiğimiz marş çıktı!

İdman Bayramı'nın 1917'de ikincisi kutlanıyor fakat araya savaş yıllarının girmesiyle 1928'e kadar bir daha yapılamıyor. 10 Mayıs 1928'de Ankara'da, 11 Mayıs'ta İstanbul ve İzmir başta olmak üzere çeşitli şehirlerde kutlanan yeni adıyla "Cimnastik Şenlikleri"ne Gazi de katılmış, fgakat şenliklerin neden 19 Mayıs'ta değil de 10 Mayıs'ta yapıldığını sormak aklına bile gelmemiştir. Bundan sonra 1937'ye kadar yine Cimnastik Şenlikleri adıyla ama bayram hüviyeti kazanmadan devam etmiş, ancak 1937'de Atatürk'ten 19 Mayıs'ın bayram yapılması talimatını alan Şükrü Kaya'nın marifetiyle şenlikler 19 Mayıs'a alınmış ve Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilmiştir. Edilmiştir edilmesine ya, bu bayramın kanunlaşması için 1938'in 20 Haziran'ını beklemek gerekecektir.

http://yenisafak.com.tr/arsiv/1999/mayis/19/dusunce/

Mustafa Armağan, Yeni Şafak, 19 Mayıs 1999

19 Mayıs'ın bilinmeyen tarihi

Bugün kutlanan 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nın da ilginç ama genelde gözlerden gizlenen bir tarihî arka planı var. M. Kemal'in Samsun'a çıkışı ile gençlik ve spor gösterilerinin ne gibi bağlantısı olabilir? Ne zaman akla gelmiştir böyle bir bayramın kutlanması? İlk olarak hangi tarihte kutlanmıştır? Aşağıda bu sorulara kısaca açıklık getireceğiz.

19 Mayıs'ta ne olmuştu?

İsmet Bozdağ devrin Dahiliye Vekili, dostu Şükrü Kaya'dan naklen anlatıyor:

"Yıl 1936. Günlerden 19 Mayıs. Atatürk Dolmabahçe'de, yanında Şükrü Kaya, Ruşen Eşref, Kılıç Ali, Salih Bozok, Mehmet Seydan, Nuri Conker var, konuşuyorlar.

Birdenbire Atatürk soruyor: "Bugün günlerden ne?" Diyorlar "Salı, Çarşamba" neyse.

Ayın kaçı? 19'u.

Aylardan ne? Mayıs.

"Ne oldu bugün söyleyin bakalım?" diyor.

Düşünüyorlar, 19 Mayıs'ta ne oldu?"

düşünüyorlar ama bir türlü o tarihte M. Kemal'in Samsun'a çıktığı hatırlarına gelmiyor!? Çeşitli tahminlerde bulunuyorlar: İzmir'in işgalinin 3. günü, Ankara mitingi, İsmet Paşa'nın Lozan'dan Gazi'ye çektiği telgraf, Haliç Konferansı, İngilizlerle Irak meselesinin konuşulması, Terakkiperver Fırka'nın kapatılması... Atatürk'ün bu kadar yakınındaki zevatın bile 19 Mayıs'ı bilmemesi gerçekten de tuhaf. Aslında sözün gelimi tuhaf dedim, hiç de tuhaf değil. Çünkü o tarihe kadar 19 Mayıs'a Nutuk'ta geçen "1335 senesi Mayıs'ının 19. günü Samsun'a çıktım" ifadesi dışında herhangi bir özel anlam atfedilmiş değildir. Bozdağ'a göre bu garip tahminlerden sıkılan Atatürk sonunda,

'Bırakın yahu bunları' diyor. 'Öyle bir şeydir ki bu, ülkenin kurtuluşudur.' Yine bulamıyorlar. En sonra Şükrü Kaya hatırlıyor, 'Bu sizin İstanbul'dan ayrıldığınız gün mü?' deyince 'Yaklaştın' diyor, 'Samsun'a çıktığımız gün.' Sonra, 'Asıl yapacağınız bayram bu' diyor. Ertesi sene 19 Mayıs'ta Şükrü Kaya'nın tertibiyle 19 Mayıs Bayramı kutlanıyor."

Nuriye Akman'ın 13 Haziran 1995'te Sabah'ta yayınlanan bu röportajında bir konuk daha vardır. 28 Şubat sürecinde adını sık sık duyduğunuz bu isim, Cemal Kutay'dır. Akman'a ilginç bir şey de o söylüyor: "19 Mayıs'ın ayrıca bayram olarak kutlanması kararı bence Atatürk'ün hastalığının acı bir gerçek olarak ortaya çıkması ile ilgilidir. Artık ömrünün kısa olduğu kabul edilince O'nun hayatında önemli olan günler daha derinden anılmaya başlandı."

Evet, 19 Mayıs'ın neden bayram yapıldığını bu pür Kemalist ağızdan daha yetkin kimse ifade edemezdi herhalde.

Her gün bayram olsa

19 Mayıs'ın gençlik ve spor bayramı ile nasıl ilişkilendirildiğine gelince şunu sormamız gerekir: Resmi söylemde ifade edildiği üzere "pusulasız", kırık dökük bir gemi sayesinde karaya vasıl olunması ile bir gençlik ve spor bayramı arasında ne tür bir münasebet kurulabilir? Aslında tarihî arka planına bakıldığında bir neden-sonuç bağlantısı kurulamasa da, ustaca bir "montaj"la işin halledildiği anlaşılıyor.

İşin kökü, İttihat ve Terakki dönemine kadar uzanıyor. Devrin Maarif Nezareti Müfettişi olan Selim Sırrı (Tarcan), şahsî teşebbüsüyle 12 Mayıs 1916'da (yani Samsun'a ayak basılmasından tam üç yıl önce!) ilk defa bir "İdman Bayramı" kutlanmasına ön ayak olmuştur. Kadıköy'deki İttihad Spor Kulübü'nün çayırında gerçekleşen bu ilk İdman Bayramı'nda yeni bir zeybek oyunu da dahil olmak üzere çeşitli gösteriler düzenlenmişti. Avrupa ülkelerindeki cimnastik şenliklerinden esinlenen bu bayram için bir de marş yapılması gerektiğine kanaat getiren Selim Sırrı, İsveçli Felix Korling'in Tre Trallade Jantor adlı şarkısını, Gençlik Marşı adıyla uyarladı. Sonunda ortaya bizim "Dağ başını duman almış" diye bildiğimiz marş çıktı!

İdman Bayramı'nın 1917'de ikincisi kutlanıyor fakat araya savaş yıllarının girmesiyle 1928'e kadar bir daha yapılamıyor. 10 Mayıs 1928'de Ankara'da, 11 Mayıs'ta İstanbul ve İzmir başta olmak üzere çeşitli şehirlerde kutlanan yeni adıyla "Cimnastik Şenlikleri"ne Gazi de katılmış, fgakat şenliklerin neden 19 Mayıs'ta değil de 10 Mayıs'ta yapıldığını sormak aklına bile gelmemiştir. Bundan sonra 1937'ye kadar yine Cimnastik Şenlikleri adıyla ama bayram hüviyeti kazanmadan devam etmiş, ancak 1937'de Atatürk'ten 19 Mayıs'ın bayram yapılması talimatını alan Şükrü Kaya'nın marifetiyle şenlikler 19 Mayıs'a alınmış ve Gençlik ve Spor Bayramı olarak ilan edilmiştir. Edilmiştir edilmesine ya, bu bayramın kanunlaşması için 1938'in 20 Haziran'ını beklemek gerekecektir.

http://yenisafak.com.tr/arsiv/1999/mayis/19/dusunce/
 
Üst