Tenezzuh Ve Tevessul Mes'elesi

İlim Talebesi

KF Ailesinden
Özel Üye
Allahu Münezzehun an Muşabehetil Mahlukîn
(Allah yarattıklarına benzemekten Münezzehtir.)

İmam Ez Zerkaşinin "Teşiniful Mesami" isimli kitabinin 2-ci cildinin 249-cu sayfasında diyor ki, "El Hisal" kitabinin yazari ifade eder:

Imam Ahmed bin Hanbel(r.a) dedi ki:

« من قال أن الله جسم لا كالأجسام كفر »

' Kim Allâh cisimdir, ancak diğer cisimler gibi değildir' derse kâfir olur


---------------


İmam Zehebi kendi eserinde Hanbelilerin imamı olan Ebul Hattap el kelvezaniden(432-510 h/1041-1116 m) naklen diyor:

وقصيدةٌ في المعتقَد يقول فيها

قالوا : أتزْعُمُ أنَّ على العرشِ استوى * قلتُ : الصوابُ كذاك خبَّر سيدي

قالوا : فما معنى استواه أبِنْ لنا * فأَجَبتُهم : هذا سؤالُ المعتدِي

"Kelvezaninin akide mevzusunda bir kasidesi var (El Menzumetud Daliyye fis Sunne). Orada şöyle diyor:

18. Dediler: (Allahın) Arşa istiva etdiğinimi zann ediyorsun

Dedim: Doğrudur, Seyyidim de böyle bildirmiştir

19. Dediler: İstivanın anlami nedir bize açıklasana

Dedim: Bu, haddini aşanın vereceği sualdir..."

(Kaynak: İmam Ez Zehebi: Siyeru Alemin Nubela: 37/328)


1. İmam-ı Malik'ten gelen nakilleri toplayalım.

İmam-ı Malik'ten gelen nakil birkaç farklı lafızlarla nakledilmiştir.
Onlardan bir tanesi de şudur:
(İstiva mechul değildir, keyfiyet isnad etmek de akıl işi değildir.)

1. İmam el-Beyhakî'nin, Yahya bin Yahya'ya olan kendi senediyle olan rivayeti.
“Biz İmam Malik’in yanında idik bir adam geldi ve: “Ey Ebu Abdullah! [Rahman arş'a istiva etti] Rahman’ın Arş’a istivası nasıldır?” dedi. İmam Malik (r.a.) başını eğdi, buram buram terlemeye başladı, sonra dedi ki: "İSTİVA MECHUL DEĞİLDİR, KEYFİYET İSNAD ETMEK DE AKIL İŞİ DEĞİLDİR, ona iman etmek vacibtir, ondan soru sormak da bidattir. Seni ancak ve ancak bir bidatçi olarak görüyorum." Sonra da onun çıkarılmasını (kovulmasını) emretti.


İmam-ı Beyhakî'nin (El-İtikad ve'l-Hidaye ile Sebili'r-Reşad ale Mezhebi's-Selefi ve Ashab-il Hadis/sayfa:116 )

2. Lalkaî de (rahimehullah) Cafer bin Abdullah'a olan kendi senediyle şöyle rivayet etti.
"Bir adam Malik bin Enes'e geldi ve: “Ey Ebu Abdullah! [Rahman arş'a istiva etti] Rahman nasıl istiva etti?” dedi. Dedi ki: ''İmam-ı Malik'in bu adamın sözüne kızdığı kadar hiçbir zaman kızgın görmedim. Buram buram terlemeye başladı. Herkes ne cevap geleceğini bekliyordu. Dedi ki: ''İmam-ı Malik sakinleşti ve dedi ki: (Keyfiyet isnad etmek akıl işi değildir, O'nun istiva etmesi de mechul değildir, ona iman etmek vacibtir ve ondan soru sormak da bidattir. Korkarım ki sen dalalet ehlisin.'' Emri üzerine adam çıkarıldı."
(İtikadu Ehli's-Sunne/3.cild/397. sayfa )


وليس لنا وراء الله مذهب ولا غاية


Takdir Allah u Teala'nın izin ve ehliyet verdiği ilim ehlinindir. Takdir hiçbirimizin değil. Bize uymak boyun eğmek düşer.

3. Hafız İbn Hacer el-Askalanî'nin de Feth-ul Bari'de Abdullah bin Vehb'ten rivayet ettiği gibi, İmam-ı Beyhakî sağlam bir sened ile rivayet etmiştir.
"Biz İmam Malik’in yanında idik bir adam girdi ve: "Ey Ebu Abdullah! [Rahman arş'a istiva etti] Peki, nasıl istiva etti?" dedi. İmam Malik (r.a.) başını eğdi, buram buram terlemeye başladı, sonra başını kaldırdı ve dedi ki: "Rahman Arş’a istiva etti. Tıpkı kendisini vasfettiği gibi. Bu bakımdan “nasıl” diye sorulmaz. Çünkü “nasıllık (yani keyfiyet)” ondan kaldırılmıştır. Seni ancak ve ancak bir bidatçi olarak görüyorum. Çıkarın onu.” ve adam kovuldu. "
(Fethul Bari/13.cild/407.sayfa)


Bir başka rivayet lafızları da şöyledir:

(Mechul olmayan bir şey sordun ama MAKUL OLMAYAN (akıl işi olmayan) bir konu hakkında konuştun)

İbn Abdilber dedi ki: Bakîy dedi ki; Eyyub bin Salah el-Mahzumî, Remle'de bize tahdisen dedi ki: "İmam-ı Malik'in yanındaydık, Iraklı biri geldi ve dedi ki:
"Ey Ebu Abdullah! Bir konu var onun hakkında sormak istiyorum. İmam-ı Malik başını salladı. Adam: ''Ey Ebu Abdullah [Rahman arş'a istiva etti] Peki, nasıl istiva etti?"
İmam-ı Malik: "Mechul olmayan bir şey hakkında soru sordun ama MAKUL OLMAYAN (akıl kârı olmayan) bir şey hakkında da konuştun. Sen kötü birisin. Çıkarın onu." Dedi.
(Et-Temhid/7/151)


İmam-ı Malik dışında başka alimlerden gelen (keyfiyet isnad etmek makul değildir) (akıl işi değildir) rivayetleri

Bu lafızlarla başka alimlerden de nakledilmiş rivayetler vardır. Ummu Seleme'den gelen nakil:

"Keyfiyet isnad etmek makul değil (akıl işi değildir), istiva da mechul değildir, onu ikrar etmek iman-inkar etmek de küfürdür."

KAYNAK: (İtikadu Ehli's Sunne/3.cild/397.sayfa)

EHLİSÜNNET'İN İSTİVADAKİ KEYFET HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ ORTADADIR.

"Keyfiyet mechuldür" diyen mücessim ve müşebbihler nereden bulmuşlar bu nakilleriniz?

Takdir Allah u Teala'nın izin ve ehliyet verdiği ilim ehlinindir. Takdir hiçbirimizin değil. Bize uymak boyun eğmek düşer.


İmam-ı Malik dışında başka alimlerden gelen (keyfiyet isnad etmek makul değildir) (akıl işi değildir) rivayetleri

Bu lafızlarla aynı şekilde Lalkaî'den rivayet edildiği gibi Rebia'dan da İbn Uyeyne'ye olan senedinde rivayet edilmiştir. Dedi ki: "Rebia'ya, Allah'ın (azze ve celle) [Rahman, Arş'a istiva etti] ayet-i kerimesi hakkına; nasıl istiva etti? Diye soruldu. Dedi ki: (İstiva mechul değildir, keyfiyet isnad etmek de akıl işi değildir. Emir, Allah'tan; tebliğ etmek Resulullah'tan (sallallahu aleyhi ve sellem), bize de tasdik etmek düşer.)

(İtikadu Ehli's-Sunne/3.cild/398.sayfa )

وليس لنا وراء الله مذهب ولا غاية


Hz. Peygamber'in sallallahu aleyhi vesellem'in Miracı

O, Allah alem'in üstünde olduğundan dolayı urüc etmemiştir, fakat bu mirac o'na şeref vermek, kudretinin eserlerini göstermek içindir. Nitekim Hz. Musa'ya aleyhisselam göğe mirac emredilmedi, ama Tur dağına çıkması emredildi. Oysa Allah Teala, Tür dağının
üzerinde değildi, ama ona şeref vermek için bir mekan belirledi. Hz. Peygamber salallahu aleyhi vesellem hakkında da durum aynıdır. Aynı şekilde insanlara Kabe'yi ziyaret emredilmiştir. Halbuki onların Kabe'yi ziyaretlerinde Allah Ka'be'de onların önünde değildir, ama
insanların Kabe'yi ziyaretleri Allah Teala'yı ta'zim ve hürmet içindir. İnsanlann ellerini semaya kaldırmalan, gök'ün rahmetin iniş yeri olmasından dolayıdır.

[Muhammed Pezdevi, Ehl-i sünnet akaidi, s.46]


Kemaluddin İbn Humam Fethul Kadir kitabında Rasulullah sallallahu aleyhi veselem'in kabrini ziyaret edenin yapması gereken amelleri aktarırken şöyle diyor ;

ويسألُ اللهَ تعالى حاجتَه متوسِّلا إلى اللِه بِحَضْرة نبيِّه عليه الصلاة والسلام .
وأعظمُ المسائل وأهمُّها سؤالُ حُسْنِ الخاتِمةِ والرِّضْوانِ والمغْفِرةِ ، ثم يسألُ النبيَّ صلى الله عليه وسلم الشفاعةَ فيقول: يا رسولَ الله أسألك الشفاعةَ ، يا رسولَ الله أسألك الشفاعةَ وأتوسّلُ بك إلى اللهِ في أنْ أمُوتَ مُسلمًا على مِلّتِك وسنَّتِك

Nebinin a.s huzurunda olmasıyla tevessül ederek yüce Allahtan ihtiyacını talep eder. Meselelerin en büyüğü ve en ehemmiyetlisi ise hayırlı ölümü, Allahın rızasını ve bağışlanmasının istenmesidir.Sonra Nebi (sallallahu aleyhi vesellem)’ den şefaat isteyerek şöyle der ; Ey Allahın Rasulu senden şefaat istiyorum.Senin dinin ve sünnetin üzre Müslüman olarak ölmem için Seninle Allaha tevessül ederim.

[Kemaluddin İbnu Humam Fethul Kadir lil Acizil Fakir 3/169]


Ebû Hureyre -radıyallâhu anh-, Allah Resulü -sallallahu aleyhi ve sellem-’den rivayet eder:
ما من أحد يسلم عليَّ إلا رد الله عليَّ روحي حتى أردّ عليه السلام

“Bana bir Müslüman selam verdiği zaman Allah benim ruhumu bedenime iade eder ve ben o selamı alırım.
[Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. “et-Tergib ve’t-Terhib” 2/499]



"Muhakkik alimler mantık ilminin caiz olmasında hiçbir ihtilafa girmemişlerdir. İhtilaflı olan konu felsefe ile karışmış olan mantıktır ki bazı alimler caiz olmadığını bazı alimler ise çok gerekli olup, bu sahadaki felsefecilere cevap verebilmek için okunması gerektiğini dile getirmişlerdir."
(El-Muyesser/sayfa:13/1. Dipnot)


Subkî, Şifâü’s-Sekam’da der ki:

(Dördüncü bab)Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin kabrini ziyaret etmenin müstehab olduğu, ulemanın nasslarında vardır. Yâni bu mesele üzerinde Müslümanlarca ittifak edilmiştir. Kadı İyaz (Allah ona rahmet eylesin) dahi, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin kabrinin ziyareti Müslümanlar nezdindde sünnet olup, ziyaret edilmesine teşvik edilmesi hususunda ittifak etmişlerdir, demiştir. Subkî daha sonra müstehab olduğuna dair dört mezheb imamlarından, tâbilerinden nakiller yapmıştır. Meselâ bunu, Şafiî ulemasından Kadı Ebu’t-Tayyib et-Taberî, Muhamilî, Halimi, Maverdî, Ruyani ve El-Kadı Hüseyin ile Şeyh Ebû îshak eş-Şirazî’den nakletmiş; bu hususta bunların ve diğer âlimlerin icmaları olduğunu söyledikten sonra artık imamların ashabının dediklerini araştırmaya ihtiyaç yoktur, demiştir.

Ziyaretin müstehab olduğunu söyleyen Hanefî âlimlerinden Ebû Mansur el-Kirmanî, «Menâsik» adlı eserinde; Abdullah b.Mahmud, «Şerhu’l-Muhtar», adlı eserinde; Ebu’l-Leys es-Semerkandî «Fetavâ» kitabında; Es-Sürûcî, «El-Gâye» kitabında-, Hanbelîlerden de Ebu’l- Hattab el-Kılvazânî «Hidâye» kitabında; Ebû Abdullah es Şamirrî «Mustav’îb» kitabında ve Necmeddin b. Handan, «Er-Riâyetül-Kübrâ», kitabında zikretmişlerdir.

Yine Subkî der ki: İbnü’l-Cevzî, «Müsirrü’l-Azm es-Sakin» kitabında Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin kabrini ziyaret etmek meselesi için bir bab düzenlemiş, onda İbn Ömer ve Enes radıyallahü anhumadan rivayet olunan hadîsleri ve Muvaffakuddin’in «EI- Muğni» kitabındaki hadîsi ve Darekutnî ile Said b. Mansur’un tarikinden rivayet edilen, İbn Ömer’den rivayet eylediği hadîsi zikretmiştir. Yine onda Ahmed b. Hanbel’in tarikinden Hz. Ebû Hüreyre radıyallahü anhdan rivayet olunan Peygamber sallallahü aleyhi ve sellemin buyurduğu, «Herhangi bir kimse, kabrimin yanında bana selâm verirse…» hadîs-i şerifini zikretmiştir. Mâliki mezhebi âlimlerinden ziyaret hakkında Ebû îmran el-Fasi, Şeyh îbn Ebû Zeyd, Ebu’l-Velid b. Rüşd ile îbn Ataullah da bu hususta hadîsler rivayet etmişlerdir.

[Ebu Hamid bin merzuk, Bera'atü'l-Eş'ariyyîn, s.246-247]



Maliki alimlerinden Ebu Abdillah El Kurtubi (600-671 h/1204-1274 m) “Ayetul Kursi”ni tefsir ederken “El Aliy” (yüce) kelimesinin izahında diyor:

“O Alîydir.” Bununla kadrin ve konumun yüksekliği anlatılmak istenir. Mekân itibariyle yükseklik değil. Çünkü yüce Allah mekân tutmaktan münezzehtir.
 
Son düzenleme:

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Bana bir Müslüman selam verdiği zaman Allah benim ruhumu bedenime iade eder ve ben o selamı alırım."


(Âdetâ, bu kâinat onun için yaratılmış gibi, bütün gâyeleri onun ile ve onun dini ile ve Kur'ân'ı ile tezâhür ediyor. Ve o pekçok kıymettar ve milyonlar sene yaşayacak kadar hadsiz hizmetlerinin ücretlerini, hadsiz bir zamanda almaya müstehak ve lâyık iken, gayet meşakkatler ve mücâhedeler içinde altmış üç sene gibi kısacık bir ömür verilmiş.
Acaba hiçbir cihetle hiçbir imkânı, hiçbir ihtimâli, hiçbir kabiliyeti var mı ki, o zât, bütün emsâli ve dostlarıyla beraber dirilmesin ve şimdi de ruhen diri ve hayy olmasın; idâm-ı ebedî ile mahvolsunlar?
Hâşâ, yüz bin defa hâşâ ve kellâ! Evet, bütün kâinat ve hakikat-i âlem, dirilmesini dâvâ eder ve hayatını Sahib-i Kâinattan talep ediyor.
S.)
 
Üst