Rikâz

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Rikâz terimi, maden, define ve hazine gibi kendiliğinden yer altında bulunan
veya insanlar tarafından yer altına gömülüp gizlenen her türlü kıymetli
maden ve eşyayı ifade eder.
Hz. Peygamber'in "Rikâzda humus (1/5 nisbetinde vergi) vardır" (Ebû
Ubeyd, el-Emvâl, nr. 856-860) buyurduğu, Hz. Ömer'in Medine dışında bulunan
1000 dinar altın paranın 200 dinarını devlet adına beytülmâle aldığı,
Hz. Ali'nin de madenleri rikâz diye isimlendirip, çıkarılan maden parçalarından
ve bulunan eski devirlere ait paralardan 1/5 nisbetinde vergi aldığı rivayet
edilir (Ebû Ubeyd, a.g.e, nr. 871, 874-875).Rikâzla ilgili hadis ve sahâbe tatbikatını değerlendiren fakihler, bu terimin
kapsamı üzerinde görüş ayrılığına düşmüşlerdir.
İmam Şâfiî, İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre rikâz eski devirlerde
yer altına saklanan ve İslâmî devirde bulunan kıymetli eşya, hazine ve definedir.
Madenler rikâzın kapsamına girmez. Hatta İmam Şâfiî rikâzı sadece
Câhiliye devrinde gömülmüş olan altın ve gümüşe hasreder.
Hanefî fakihleri ise hem madenleri ve hem de eski devirlerde yer altına
gömülüp gizlenen her nevi kıymetli eşyayı rikâz mefhumu içinde mütalaa
ederler.
Rikâz; eski devirlerde yer altına gömülen veya herhangi bir sebeple yer
altında kalan kıymetli eşyayı ifade ettiğinde,
1. Mevât (işlenmemiş, sahipsiz) topraklarda veya sahibi bilinmeyen topraklarda
bulunmuş ise 1/5’i vergi olarak alınır, kalan 4/5’i bulana verilir.
Mülk arazide bulunmuş ise Hanefîler'e göre 4/5’i mülk sahibi veya vârislerine
ait olur. Bu eşyayı gayri müslim tebaadan biri veya çocuk da bulsa durumda
bir değişiklik olmaz.
2. Bulunan altın-gümüş ve kıymetli eşyanın İslâmî alâmet (mühür, yazı
gibi) taşıması halinde "lukata" hükümleri uygulanır. Bu halde bulunan eşya
bir sene müddetle -usulüne uygun- ilân edilir, sahibi çıkmazsa beytülmâle
teslim edilir.
3. Bu nevi bulunan eşyanın vergilendirilmesi için cumhura göre nisab
da aranmaz. İmam Şâfiî nisab şartını ileri sürmüştür.
4. Fakihler rikâzın 1/5 nisbetinde vergiye tâbi olabilmesi için, bulunduktan
sonra üzerinden bir sene geçmesinin şart olmadığında görüş birliğindedir.
Rikâz ile ilgili hadislerde, alınan 1/5 nisbetindeki verginin zekât verilecek
kimselere mi, yoksa fey kapsamında düşünülüp zekâtın dışında kalan
muhtelif devlet giderleri için mi harcanacağı hususunda açıklık yoktur. Bu
sebeple fakihler rikâzın dağıtımı hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
İmam Şâfiî rikâzdan alınan 1/5 nisbetindeki verginin zekât verilecek
kimselere sarfedileceğini, Ebû Hanîfe, -bir görüşe göre- İmam Mâlik ve
Ahmed b. Hanbel ise bu gelirin fey hükümlerine tâbi olup zekât dışında,
kamu hizmetlerine harcanacağını savunmuşlardır.
Rikâz, yer altına gömülmüş altın, gümüş, hazine yani kenz ve define
anlamına alındığında önemli bir devlet geliri sayılmamalıdır. Çünkü bu çeşit hazine ve antik eşyanın bulunup çıkarılması sık sık rastlanan bir olay değildir.
Ancak, Hanefî fakihlerine göre madenler rikâz mefhumu içinde mütalaa
edildiğinden, rikâzın vergilendirmesi büyük önem taşımaktadır. Hemen aşağıda
izah edeceğimiz gibi, bu durumda hem kapsamı genişlemiş olacak ve
hem de maden vergi nisbetleri 1/5 olarak kabul edildiğinden devlet gelirleri
içinde önemli bir yekün tutacaktır.
 

Benzer Konular

Üst