Sözlükte “birini söylediği sözde tasdik etmek, söylediğini kabul etmek, gönül huzuru ile benimsemek, karşısındakine güven vermek; emin kılmak” anlamlarına gelen iman; ıstılahta,
Allah’ın varlığına ve birliğine, elçisine ve onun peygamberliğine, onun Allah’tan getirdiği dini esasların tümüne içtenlikle inanmak demektir.
İman, samimiyet ister. Ancak bu takdirde iki cihan saadetine ulaşılabilir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Her kim mümin olarak iyi işler yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.” (Tâ-hâ, 20/112)
Peygamberimiz (s.a.s.) de bir hadiste, “Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini cehennemden çıkarın diyecektir.” buyurmaktadır. (Buhârî, “İman”, 15; Müslim, “İman”, 82)
Allah’ın varlığına ve birliğine, elçisine ve onun peygamberliğine, onun Allah’tan getirdiği dini esasların tümüne içtenlikle inanmak demektir.
İman, samimiyet ister. Ancak bu takdirde iki cihan saadetine ulaşılabilir.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Her kim mümin olarak iyi işler yaparsa, artık o, ne zulümden ne de hakkının çiğnenmesinden korkar.” (Tâ-hâ, 20/112)
Peygamberimiz (s.a.s.) de bir hadiste, “Allah cennetlikleri cennete, cehennemlikleri cehenneme koyacak, sonra kalbinde hardal tanesi kadar imanı olan birisini cehennemden çıkarın diyecektir.” buyurmaktadır. (Buhârî, “İman”, 15; Müslim, “İman”, 82)