Günahlar Kalbi Daraltır
Kalpler, kibir, nifak, riya, haset gibi kötü sıfatlarından kurtulmadıkça, bu hallerin günahı altında kararır gider. Pişmanlık nedir bilmez.
Bu konuda Ebu Hureyre r.a., Nebi s.a.v. Efendimizin, “takva buradadır” deyip göğsünü işaret ettiğini ve “kişiye kötülük olarak, müslüman kardeşini hakir görmesi yeter” buyurarak kalbin sıfatlarının önemini vurguladığını bildiriyor. (Müslim, Tirmizî, Ahmed)
Kalp, yaratılışı gereği günahtan rahatsız olur. Sahibi haram işlediği zaman Allahu Tealâ kulun kalbinde günahının tesirini yaratır ki, kul tevbe etsin. Bu, Rabbimizin bize bir lütfudur. Yaptığımız bazı işlerde “vicdanım sızladı” veya “vicdanım huzura kavuştu” dememiz, kalbimizin halini gösterir.
Yapılan bir işin sonunda kalp sıkılır, daralırsa, o meselede günah var demektir. Bu durum, tasavvuf terbiyesi alan kişilerde, yolunda bulunduğu Allah dostunun tasarrufatı anlamını taşır. Rahmet melekleri onu destekliyor, sâdât-ı kiram kendisine himmet ediyor demektir.
Kalbimizi zor durumda bırakmamak, günah kiriyle karartmamak için baştan tedbirli davranıp, yapacağımız işleri alim kişilerle istişare etmeliyiz. Bundan sonra, gerçekten alim olan zat o işin günah olduğunu söylüyorsa, hâlâ o işin günah olmadığını söyleyecek veya senin istediğin gibi fetva verecek bir hoca ararsan, sadece kendini aldatmış olursun.
Ayrıca bir başkası için verilen fetva, senin için geçerli de olmayabilir. Verilen fetvanın tam senin durumuna uygun olması gerekir. Onun için seni ilgilendiren bir fetva almak istersen, gerçekten alim olan bir zata iyice meseleni anlatmalısın.
Buna rağmen kalbin huzur bulmuyorsa, ne kadar fetva da alsan günahtan kurtulamazsın. Kalbinin derinliklerinden nelerin geçtiğini Allahu Tealâ bilir. Yoksa sorumlu olan, alim değil, sen olursun.
El-Huşenî r.a., helal ve haram olan birer ameli tavsiye etmesini isteyince, Rasulullah s.a.v. Efendimiz şöyle buyurdu:
“Nefsinin teskin olacağı ve kalbinin huzur bulacağı şeyler helal, nefsinin teskin olmayacağı ve kalbinin huzur bulmayacağı şeyler haramdır.” (Ahmed, Tebaranî, Ebu Nuaym)
Kalbimizin günaha girmemesi için, her şeyi iyice anladıktan sonra hareket etmeliyiz. Gözümüzle gördüklerimiz bile bizi aldatabilir. Dikkatli olmazsak, kötülüklere yol açacak kötü zandan kurtulamayız.
Allahu Tealâ şöyle buyuruyor:
“Ey İman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allahtan korkun. süphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir.” (Hucurat, 12)
İmam Gazalî rh.a Hazretleri şöyle diyor:
“Kimseye kötü zanda bulunmak senin hakkın değildir. Herkesin kalbinde olanı ancak Allahu Tealâ bilir. Gözünle görüp yorum kabul etmeyen kesin bir bilgiye sahip olmadıkça, hiç kimse için kötü şeyler düşünmeye hakkın yoktur.”
Gözünle görmeyip kulağınla duymadığın hususlarda kalbine gelen şüpheler şeytandandır. Seytan ise fasıktır. Fasık olan tasdik edilmez. Onun için Allahu Tealâ şöyle buyurmuştur:
“Ey Müminler! Eğer fasık biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de, yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurat, 6)
(alıntı)