Borçlular

Münzevi

KF Ailesinden
Özel Üye
Âyette zekâtın sarf yeri olarak gösterilen altıncı grup, borçlulardır (elgarimîn).
Hanefîler'e göre garimîn, borcu olan ve borcundan başka nisab miktarı
malı bulunmayan kimselerdir. Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri de
garimînin tanımında "borçlu olma"yı esas alırlar ve borcun sebebinin borç luya zekât verme hükmüne etkisini dikkate alarak borçluları iki kısma ayırırlar:
1. Kendi ihtiyacı için borçlananlar: Geçim masrafları, mesken edinme,
tedavi masrafları, çocuğunu evlendirme gibi sebeplerle borçlanan kimselerle
yangın, sel, deprem, kaza ve israf dışında bir sebeple iflas eden kimseler bu
gruba girer.
2. Toplumun menfaati için borçlananlar: İki aile veya iki köy halkı arasında
kan veya mal davalarından çatışma çıktığında, fitne alevini söndürmek
için tarafları razı edecek malı vermeyi taahhüt edip hiçbir karşılık beklemeyen
kimse bu sebeple borçlanırsa, bu borçluya zekât verilir. Bu itibarla,
"Ara bulmak için borçlanan kişinin borcu zekât malından ödenir, isterse bu
kişi gayri müslim iki toplumun arasını bulmak için borçlanmış olsun" denilmiştir.
Hayır kurumlarında hizmet ederken ve kimsesizler yurdu, hastahane,
okul, cami yapımı gibi bir sosyal hizmeti gerçekleştirirken borçlananlar da,
ara bulmak için borçlananlar gibidir. Bunların da borçları zekât malından
karşılanabilir.
Kabîsa b. Muhârik ara bulmak için ödediği diyetten dolayı borçlanır ve
Hz. Peygamber'e gelerek yardım ister. Hz. Peygamber, o anda zekât geliri
bulunmadığı için, ona zekât gelinceye kadar beklemesini söyler ve şu eklemeyi
yapar:
"Ey Kabîsa! İstemek sadece üç grup insan için helâldir: a) Ara bulmak
için diyet verir veya kefil olur, borçlanır, borcunu ödeyene kadar onun istemesi
helâl olur, borcu kapatılınca artık isteyemez. b) Malı bir âfet sonucu helâk
olur. O kimsenin de ihtiyacını karşılayacak kadar istemesi helâldir. c)
Fakir düşen ve fakirliği komşularından üç güvenilir şahitle doğrulanan kimsenin
istemesi de helâldir. Bu üç grup insandan başkalarının dilenmeleri haramdır.
Onlar dilenip aldıklarını haram olarak yerler" (Müslim, “Zekât”, 36).
Kendi ihtiyaçları için borçlanan kişiye zekât verilebilmesi bazı şartlara
bağlanmıştır. Bunlar:
1. Nisab dışında borcunu ödeyecek serveti bulunmamak. Elinde borcunun
bir kısmını ödeyecek kadar nisab fazlası malı varsa, borcunun diğer
kısmını ödeyecek kadar zekât verilir. Kazanma gücünün olması borçluya
zekât vermeye mani değildir.2. İçki, kumar ve zina gibi dince yasaklanan bir haramı işlemek veya
harcamalarında israfa kaçmak suretiyle borçlanmış olmamak.
3. Borcun süresi dolmuş olmak. Vadesi gelmemiş borcu olanlara zekât
verilmez diyenler olduğu gibi verilir diyenler de vardır.
4. Borcun kul hakkından doğan bir borç olması. Zekât ve kefâret gibi
borcu olanlar garimîn teriminin kapsamı dışındadır. Ancak fakihlerin hepsi
bu şartı koşmamışlardır.
Ölen kimsenin borçlarının bu fondan ödenip ödenemeyeceği de fakihler
arasında tartışmalıdır. Hanefî ve Hanbelî fakihleri ile bir görüşünde İmam
Şâfiî ölen kimsenin borçlarının zekât verilerek ödenemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.
İmam Mâlik’e ve İmam Şâfiî'nin diğer görüşüne göre ölünün
borcu bu fondan ödenebilir.
Borçluya ihtiyacı kadar zekât verilir. Bu ihtiyaç da borcun ödenmesidir.
Borçlu borcunu kendisine verilen zekâtla ödemez de başkasının ödemesi
veya alacaklılarının bağışlaması gibi yollarla bu borç ödenirse verilen zekât
kendisinden geri alınır. Çünkü bu fondan verilen zekât borcu kapatmak içindir
 
Üst