Allah Vâlîdir.(Görüntülü ve Sesli - Yazı Takipli)

kurtuluş

KF Ailesinden
Özel Üye

Vâlî
Allah Vâlîdir.

Ayeti kerimede:
"Onlar için Allah'tan başka bir veli (yardımcı) da yoktur." (Ra'd: 11).

Mülkünü ve mülkünde olup biten her şeyi tek başına tedbir ve idare eden Allahtır.
Göklerin ve yerin mülkü Allahındır. Zerre onundur. Onun emri ve hükmü altındadır. Hükmünün ve emrinin ulaşmadığı zerre yoktur. Emrinde galip olandır. Ol der olur. Tek Allah kazandırtır. Sadece yaratıp bırakmaz. Onları yaşatır, öldürür, diriltir. Dilediği hükmü, emri verir, dilediği gibi idarede eder. Allahtan izinsiz bir yaprak düşmez. Yani kula Allah dilemedikçe bir musibet dahi isabet etmez.

Ayeti kerimede:
Allah'ın izni olmayınca hiçbir musibet isabet etmez. Kim de Allah'a inanırsa ona hidayet eder, gönlünü doğruya yöneltir. Allah her şeyi bilendir. (Teğabün: 11).

Dünyadaki müziklerden kul müminse günahlarından, belalara uğratılır ki ahirette hesabı kalmasın. Birde iptila vardır ki buda müminin sabrı ölçülür, sabrına göre ahirette dereceler elde eder, Rabbine karşı bağlılığı artar.

Ayeti kerimede:
Başınıza gelen her hangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. O yine de çoğunu affeder. (Şura: 30).

Mümin kullar tevbe ve istiğfarı dillerinden düşürmemelidir.

Hadisi şerifte:
el-Eğarru'l-Müzeni (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu Vesselam) buyurdular ki:"Mukakkak ki, bazen kalbime gaflet çöker. Ancak ben Allah'a günde yüz sefer istiğfar eder (affımı dilerim)." (Müslim, Zikr 41, (2702); Kaynak kütübi sitte: 1861).

Doğumumuzdan ölümümüze kadar yaşayacağımız herşey, hatta cennete ve cehenneme gideceğimiz dahi Levh-i Mahfuz da yazılıdır.

Ayeti kerimede:
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir Kitap'ta yazılmış olmasın. Şüphesiz ki bu Allah'a göre kolay. (Hadid: 22).

Allahu Teâlâ gaybı bilir. Zaten bizim neler işleyeceğimizi biliyordu. Sadece bizde görelim ve inkar edemeyelim diye bizleri dünya sahnesine koydu. Allah dilediğini yapandır. Hükümleri bozulamaz. Bir insan yemek yemek, su içmek, uyumak, ihtiyaç gidermek gibi günlük temizlik dahi çok fazla erteleyemez. Ecelden ise asla kaçamaz. İnsanın aciz kaldığı çok şey vardır. Bunları kul acizliğini bilmeli, Rabbine sığınmalı, emir ve yasaklarına gönülden teslim olmalıdır.

Allah-u Teâlâ öyle bir vâlî-i âzamdır ki; yarattığı bütün mahlukatın işlerine mütevelli olup, her şeyi ezelî takdir plânına göre yürütmektedir.

"Rabb'iniz o Allah'tır ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş'ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). Buyruğunu icrâ eder (yarattıklarını yönetir). O'nun izni hiç olmadan kimse şefaat edemez. İşte Rabb ' iniz olan Allah budur, siz O'na ibadet düşünmüyor musunuz? " (Yunus: 3).

"Her şeyin melekûtu (tasarrufu) elinde olan ve sizin için döneceğiniz Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir." (Yâsin: 83)

Hükümdarlar yaratan, vâliler yaratan O'dur.
Hükümdarların hükümdarı, onun emir sahibinin üzerinde emir sahibi, kulları üzerinde kahredici güce sahip Melik, Vâlî, Hakim Allahtır. Eşi, benzeri, ortağı, yardımcısı bulunmayandır. Kullarını işlerinde vesileler kılar, yine işler Allaha döndürülür ve hükmü verende odur. Herkesin kaderini belirleyen bilen Allahtır. Kullarına peygamberler, kitaplar gönderen, mukizeler indiren, kurtuluşa, imana davet eden Allahtır. İmanda, hidayette Allahtandır.


Rahmeti ve merhameti tüm yarattıklarını kuşatmıştır. Öyleki dünyada inkarcıları, kafirleri, münafıkları, müşrikleri rızıklandırır. Cezalarını ahirete erteler. Dileseydi cezalarını verirdi, zaten ne yapacaklarınıda biliyordu. Allah kullarının tevbe ve istiğfar etmelerini bekler. Nankörlük edip inkarcılardan olanlar kendi nefslerine zulüm yapılacak, şükür edip inanlardan olanlar ise kendi nefslerini kurtarmıştır.

Allah zulüm etmez, zerre haksızlıkta yapmaz. Kim kendi eliyle ne işlediyse onu ahirette bulacaktır. Fakat rahmetiyle iyilikleri, hayırları, sevapları kat kullanma. Kötülüğü ise misliyle aynıyla yazar.

Herşeyin sahibi Allahtır. İnsan şu bedenine dahi sahip değil ölünce, cesedi çürüyünce anlar. Bizler bu vücuda konmuş ruhlarız. Fakatimize beden nefsde koyulmuş, şeytanda musallat olmuş ki imtihan olsun. Ruh nefse uymayarak aslına döner. Nefsin peşinden gidenler ise ruhların karartır ve ruh aslını unutur. Buda insanın helakıdır. Günahlar kalbide karartır. Yani bir kul Allahın emir ve yasaklarını uymakla en İkincisi ruhunu kuvvetlendirir, üçüncüsü nefse ve şeytana uymadığından dereceler elde eder. Ruh ahirete, nefs dünyaya dönüktür. Ruh itaatkar, nefs isyankardır.

Çıplak olarak doğduk. Kabirede hiçbir şeysiz olarak gireceğiz. O zaman kul hiçbir şeye sahip olmadığını, asıl hükümdarın Allah olduğunu, malında fayda vermeyeceğini iyice anlar. O canından çok sevdiği malları artık ona fayda vermez. Yanındada götüremedi. Ona yeryüzündekiler varis olur. Sonra ise Rabbi ile baş başa kalır.

Ayeti kerimede:
Hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden şefaat kabul edilmeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı ve yardımda olmayacağı azap gününden korkup sakının. (Bakara: 48).

İnkâra saplanmış ve kâfir olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa dahi aslâ hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Elem verici azap onlaradır, onların hiçbir yardımcıları da yoktur. (Ali imran, 91).

Dinlerini oyun ve eğlenceye alanları, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak! Sen o (Kur'an'la) öğüt ver ki, tuvaletlerle birlikte helâke uğramasın. O kimse için Allah'tan başka ne bir dost, ne de şefaatçi vardır. O bütün varını fidye olarak şiir, yine de ondan alınmaz. Onlar kendi kazandıkları helâka sürüklenmiş kimselerdir. Onlar için kaynar sudan bir içki ve inkârlarından dolayı da acıklı bir azap vardır. (Enam: 70).

Bugün artık sizden de inkâr edenlerden de fidye kabul edilmez. Varacağınız yer ateştir. Odur sizin lâyığınız. O ne kötü bir dönüş yeridir! Hadid: 15).

Şefaat inkar edilemez. Allah dilediği kullarını şefaat ettirecektir.

Ayeti kerimelerde:
De ki: "Bütün şefaat (hakkı) Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz." (Zümer: 44).

Gökyüzünde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir fayda sağlamaz. Meğer ki Allah dilediğine ve râzı'nda izin verdikten sonra olsun! (Necm: 26).

Burada dikkat edilmesi gereken Allahu Teala verilirse, şefaat hakkı verilenler o hakkı kullanabilir. Buda hüküm ve idare kendisinde bulunan, vali olan Allahın hükmüdür. O kullarını en iyi bilendir. Yaptıklarını gören, haberdar olandır. Kalplerin özünü bilendir. Kulun kimseye sırlarını göstermediği en iyi Haham bilir. O sebeblede dilediği kullarına ahirettede rahmet ve merhamet edicektir, bağışlayacaktır.

Hadisi şerifte:
"Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor:

" Hz. Peygamber (aleyhissalatu Vesselam) 'e "Ey Allah'ın Resûlu, kıyamet günü senin şefaatinle en ziyade saadete erecek olan kimdir?"

diye sormuştum. Bana:

"Hadis'e karşı gönderme aşkı görünce, bu hususta gönderen önce bana bir başkasının sualde bulunmayacağını tahmin etmiştim" açıklamasını yaptıktan sonra şu cevabı verdi: "Kıyamet günü benim şefaatimle en ziyade saadete erecek olan kimse, samimi olarak ve birlikte gelerek 'La ilahe illallah 'diyen kimsedir " (Buhari, Kaynak kütübi sitte: 9).


"İbnu Ömer (radıyallahu anhüma) anlatıyor:" Resûlullah (aleyhissalatu shipam) buyurdular ki: "İnsanlar kıyamet günü cemaatler olacaklar. Her ümmet kendi peygamberini takip edip edip:" Ey falan! bize şefaat et, ey falan bize şefaat et! diyecekler. Sonunda şefaat etme işi bana kalacak. İşte Makam-ı Mahmud budur. " (Buhari, Kaynak kütübi sitte: 684).

" Resûlullah (aleyhissalatu shipam) buyurdular ki: "Kur'an-ı Kerim'de otuz ayetlik (şanı yüce) bir süre vardır. Bu süre (kişisel okuyan) kimseye (kıyamet günü) Şefaat eder ve Allah'ın onu affetmesini sağlar. Bu süre Tebarekellezi bi-Yedihi'l-Mülk'dür. "Ebu Davud'daki rivayette:" (Okumak çift) arkadaşlığını kazanan kimseye şefaat eder "denilmiştir. " (Ebu Davud, Kaynak kütübi sitte: 839).

Dünya imtihan olup, Allahu Teâlâ herşeye herşeyden yakındır. Kullarını başı boş bırakmamıştır.

Ayeti kerimede:
İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor? (Kıyame: 36).

Kullarını yaratan, yaşatan, donatan, idare eden, işini gören, rızıklar veren, dualarını kabul eden, yardım istendiğinde yardım eden, korunma istenilip sığın sağlanarak, tevbe ve istiğfarları kabul eden çok bağışlayan, sonsuz Vâlî Allahtır. Öyle bir Vâlîdir kendisinden başka kainatı idare eden yoktur. Ortağı yoktur. Allah herşeye varisdir. Ona ise kimse varis olamaz. Ezeli ve ebedi olan Allahtır. Mülkünün dilediği kadarını dilediğine verir .Göklerin ve yerin mülkü Allahındır. Sahibimiz Allahtır. Bir hükümdarı alır, hükümdar koyar. . Hükümleri geçici olup belli süre kullarını idare eder, imtihan eder. Allahı ise hükmünde, emirinde, idaresinde sonsuzdur. Zaten onun idare etmeside kullarınınkine asla benzemez. Dilediği zamana kadar hayat devam edicek, kıyamet günü ise yok edip diriltecek, hesap günü mükafat ve ceza vericek, sonra ise ahirette sonsuz yaşama cennet veya cehenneme gidilecektir. Bunları idare etmek, yönetmek, hüküm etmek. Allah için çok kolaydır, ona hiçbir şey zor değildir.
 
Üst