Kur'ân Kerîm Nasıl Okunmalıdır?

ma'vera

Emektar
Özel Üye
Kur’an Nasıl Okunmalı?

a. Allah Kelamı olduğu bilinciyle: Kur’an okuyan kişi bir anlamda Allah’la konuşuyor demektir. Bu bilince ulaşmak, mesajın kişide uyandıracağı etki açısından çok önemlidir.

b. Anlama niyetiyle: Kur’an’ı anlamamız gerektiğine ve gayret gösterdiğimiz taktirde onun mesajını rahatlıkla anlayabileceğimize mutlaka inanmalıyız. Kadın erkek herkesin Kur’an’ı öğrenip onun mesajını anlaması bir sorumluluktur. Tabiki her âyeti ve her sureyi herkesin anlayabilmesi ya da herkesin aynı ölçüde anlaması beklenemez. Çünkü Kur’an her çağda yaşayan ve her türlü bilgi ve kültür düzeyine sahip insanları muhatap almaktadır. İnsanlar kendi akıl seviyeleri ve kültür birikimleri ölçüsünde Kur’an’ı anlayabilirler. Özellikle akademik düzey ya da özel alan bilgisi gerektiren âyetleri herkesin anlayamaması gayet doğaldır. Ancak herkesin aklı, bilgisi ve kültür düzeyine göre Kur’an’dan anlayacağı çok şeyler vardır. Kur’an dilinin Arapça olması, onu anlamamak için bir mazeret olamaz. Elimizde pek çok meal ve tefsir bulunmaktadır. Bunlar kolaylıkla anlaşılabilecek kadar sade bir dil ve üslupta yazılmıştır.

c. Kur’an okurken, dil, kalp ve akıl işbirliği halinde olmalıdır. Kur’an okurken dilin söylediği mesaj gönülde yankılanmalı ve akıl ile yoğrularak düşünce ve davranışlara yansımalıdır. Ancak bu şekilde okunduğu zaman Kur’an’ın hedeflediği bireysel ve sosyal değişim gerçekleşebilir.

d. Ağır ağır okunmalı: Allah (c.c), Kur’an’ın okunuş tarzıyla ilgili olara Hz. Peygamber’e hitaben şöyle buyurmaktadır:“Biz onu insanlara ağır ağır okuyasın diye bölümlere ayırdığımız bir Kur’an olarak indirdik.” (İsrâ 17/ 106)

Kur’an’ı gerçek anlamda okumak, âyetlerin lafızlarını söyleyip geçmek değil, âyetler üzerinde düşünerek mesajı anlamaya çalışmaktır. Nitekim bir âyettte; “Kur’an’ı tertil ile oku” (Müzzemmil 73/ 4) buyurulmuştur. Tertil, acele etmeden, dura dura, usulüne uygun ve anlayarak okumak demektir. Hızlı okunması durumunda, vurgulanan mesajı anlamak mümkün değildir. Bu yüzden Peygamber (s.a.v.), Kur’an’ın baştan sona çok kısa bir sürede hatmedilmesini uygun görmemiştir. (Bkz: Tirmizî, Kıraat, 12; Ebu Davud, Ramazan, 8-9.)

Kaynaklarda, Hz. Peygamber’in bazen bir tek âyeti okuyarak sabahladığı rivayet edilmektedir. (Bkz: İbn Hanbel, Müsned, V, 149) O, âyetleri ağır ağır ve üzerinde durup düşünerek, bazen de ağlayarak okurdu. Rahmet âyetleri gelince Allah’dan rahmet diler, azab âyetini okuyunca o azabdan Allah’a sığınırdı. Hz. Peygamber’in terbiyesiyle yetişen sahabeler de, önce on âyeti öğrenip gereklerini yerine getirebilecek derecede anladıktan sonra diğer âyetleri öğrenmeye geçerlerdi. (Bkz. Muhammed b. Ebibekir İbn Kayyim eI-Cevziyye, Zâdu’I-Mead, Beyrut, 1987, 1, 338)

Bu konuyla ilgili olarak Hasan Basri şunları söylemiştir: “Sizden öncekiler bu Kur’an’ı Rablerinden kendilerine gönderilmiş bir mektup olarak görür, geceleri onu düşünerek üzerinde çalışır, gündüzleri de onun gereklerini yerine getirirlerdi.” (Abdullah Siracuddin, Tilavetü’I-Kur’ani’I-Mecid, Medine 1402, S. 76)

e. Öğrenilen bilgiler başkalarıyla paylaşılmalı: Bilgiler paylaşıldıkça kalıcılığı artmaktadır. Kaldı ki, müslüman bir kişinin öğrendiği doğruları başkalarıyla paylaşması bir sorumluluktur.

f. Başkalarının okudukları Kur’an dinlenmeli: Allah (c.c.), “Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin” buyurmaktadır. Peygamber (s.a.v.) bazen sahabelerden Kur’an okumalarını ister ve onları zevkle dinlerdi. O’nun en çok ibn Mes’ud’dan Kur’an dinlediği rivayet edilmektedir.

g. Öğrenilen mesajlar pratik hayata yansıtılmaya çalışılmalıdır: Kur’an, kendisiyle hayatımıza yön vermek için gönderilmiş bir kitaptır. Pratiği olmayan bilgilerin bir önemi yoktur. Pratik hayatta yaşanmayan bilgiler, bir süre sonra unutulmaya mahkûmdur.

h. Kur’an ve mealini okumada sürekliliğe önem verilmeli: Her müslüman mutlaka her gün az ya da çok Kur’an’dan birşeyler okumayı alışkanlık haline getirmeli, Arapça bilmiyorsa mealden okumaya çalışmalıdır. Dolayısıyla, evlerde bir ya da birkaç Kur’an meali bulundurulmalıdır. Bu konuda ecdadımız güzel bir gelenek başlatmıştır. Bu geleneğe göre her gelin olan kızın çeyizleri arasında Kur’an’ı Kerim’e yer verilir ve böylece Kur’an’ın bütün evlere girmesi sağlanırdı.

Topluma meal okuma alışkanlığının kazandırılması için, özel ya da resmî bütün kütüphanelerde, otel odalarında, dinlenme salonlarında ve kamuya açık sosyal tesislerde mealli Kur’an-ı Kerim bulundurulmalıdır. Bununla da yetinilmeyip camilerimizde imamlarımızın öncülüğünde cemaate yönelik meal dersleri yapılmalıdır. En azından namazlarda okunması gelenek haline getirilen kısa surelerin anlamları camiye gelen cemaate öğretilebilir.

Doç. Dr. Hüseyin YILMAZ

C.Ü. İlâhiyat Fak. Öğretim Üyesi

SİVAS
 
Üst