Kur'an-ı Kerim'de neden anne babaya iyilik etmek geçiyor da, onlara itaat etmek geçmiyor?

EyLüL

Çalışkan Üye
Kademeli
Değerli kardeşimiz;
İhsan itaatin üstünde, daha ötesinde bir şeydir. İyilikte bulunmak, iyi davranışlar sergilemek anlamına gelir. İyi davranış, sevgi ve saygıyı içine alan bir kavramdır. Saygı ve sevgiyle yaklaştığınız ve iyilik yaptığınız bir kimseye, zaten itaat etmeyi çoktan yapmışsınız demektir.

Ayrıca Kur’an’da “anne-babanıza öf demeyin” deniliyor.

“Rabbin şöyle buyurdu: Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Anneye ve babaya güzel muamele edin. Şayet onlardan her ikisi veya birisi yaşlanmış olarak senin yanında bulunursa sakın onlara hizmetten yüksünme, "öf!" bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve gönül alıcı sözler söyle. Şefkatle, tevazu ile onlara kol kanat ger ve şöyle dua et: "Ya Rabbî, onlar küçüklüğümde nasıl beni ihtimamla yetiştirdilerse, ona mükâfat olarak Sen de onlara merhamet buyur!" (İsra Suresi, 17/23-24)

“Öf” demeyi yasaklayan Kur’an-ı Hakim, bu ifadesiyle, en ufak bir itaatsizliğe bile müsaade etmediğini ortaya koymaktadır.

Yine aynı ayetlerde, “onlara karşı tevazu kanatlarınızı gerin” denilmek suretiyle onlara karşı saygıda kusur etmemize asla müsamaha gösterilmeyeceğine işaret edilmiştir.

Evet, Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı olmayan konularda onlara itaat etmeliyiz. Şayet hikmete aykırı gördüğümüz müdahaleleri veya tavsiyeleri varsa, onları yumuşak bir üslupla ikna etmeye çalışmalıyız. Şartlar elvermediği zaman meselenin şekli değişir. Allah bile “hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz” (Bakara Suresi, 2/286)

Bizim varlığımıza sebep olan anne-babalarımızın, çocukluğumuzda bize yapmış oldukları izzet-ikrâmı, koruyup yetiştirmek için olan çırpınmaları, bu yolda çekmiş oldukları zahmet ve meşakkatleri, göstermiş oldukları şefkat ve merhameti düşünüp, onlara kul-köle olmalı, ikrâm ve ihsanda kusur etmemeye çaba göstermeliyiz.

Allah, onlara karşı -yukarıda mealini verdiğimiz İsra Suresi'nde geçen ayette- beş vazifemizi sıralıyor ve sanki şöyle buyuruyor:

1. Kendilerine karşı gücenip de “öf“ demenize bile razı değilim! Sizden, onların bütün ezalarına-cefalarına, sıkıntı ve meşakkatlerine karşı sabretmenizi istiyorum!

2. Onların bir emri, bir teklifleri-istekleri olduğunda; gücün yettiği kadar onları yerine getir. Ve sakın onları reddedip, isteklerini, arzularını geri çevirme!

3. Anne-babanıza güzel ve tatlı sözler söylemekle, onların gönlünü hoş ediniz. Güler yüzlü ve tatlı sözlü bulununuz. “Anneciğim! Babacığım!” gibi hürmet ve nezaket ifade eden sözlerle onların gönüllerini fethediniz. Bu nedenle onları üzecek ifadelerden ve konuşmalardan sakının.

4. Onlar için şefkat ve merhametten doğan tevazu kanatlarınızı yere sererek/döşeyerek, onlara karşı kibir ve gururdan uzak olunuz.

5. Sadece bunlarla yetinmeyip yine de ki: Ey Rabbim! Ne olur, anneme-babama Sen merhamet et! Çünkü onlar, en aciz ve zayıf olduğum çocukluk dönemimde beni bağırlarına basıp terbiye ettiler! Beni, himaye edip büyüttüler. Allah’ım! Sen de yüce lütuf ve ihsanlarınla muamele buyurarak, onlara merhamet eyle!

Fakat bütün bu dikkat, riayet, hassasiyet ve hizmetler, onların gözlerine girip, itimatlarını kazanıp, onların servetlerini elde etmek veya diğer varislerden mal kaçırmak için olmamalı… Yalnızca rıza-i İlâhi’yi kazanmak için olmalıdır. Hizmetlerimizin dış görünüşü içimize uygun olmalıdır. Yani bu hizmetleri menfaat için değil, Allah rızası için yapmalıyız.


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

 
Üst