Kaza Namazı Borcu Olan Sünnet Kılar mı?

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
Kaza Namazı Borcu Olan Sünnet Kılabilir Mi? Hanefi, maliki, şafii, hanbeli mezhebine göre kazası olan kişi sünnet kılabilir mi?

Aşağıdaki yazıyı dikkatli okuyun ve mutlaka namazlarınızı kaçırmamaya azami derecede dikkat edin. Yazıda da göreceğiniz üzere mesele o kadar basit değildir.

Çok Önemli bir mazeretin dışında namazı kazaya bırakan kimse, bir hatâ işlemiş ve günaha girmiş olur. Bu itibarla kazâya kalan namazın, en kısa vakitte kılınması gerekir. Zira beş vakit namazın edâsı farz olduğu gibi, kazası da farzdır. Kazâya kalan namazın kılınmasıyla yalnızca borç ödenmiş olur. Günahın affedilmesi için de ayrıca tövbe istiğfar etmek lâzımdır.

Namaz borcundan bir an evvel kurtulmak için, hakkında Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hadisi bulunmayan nâfile namazların yerine kaza kılmak daha uygun olur. Yalnız, Hanefî mezhebine göre, hakkında hadis bulunan nafile namazların yerine kaza kılmak caiz değildir. Bu hususta Hanefî fıkıh kitaplarında şu hüküm yer alır:
“Kazaya kalmış namazları kılmak, nafile namaz kılmaktan daha çok ehemmiyetli ve daha uygundur. Yalnız beş vakit namazın sünnetleri, kuşluk, tesbih, tahiyyetü’l-mescid ve evvabin namazı bundan müstesnadır. Kısaca bu sünnet ve nafileler, kaza namazları için terk edilmezler."1

Her şeyden önce, namazlardan evvel ve sonra kılınan sünnetler bir yerde farz namazların tamamlayıcısı hükmündedir ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şefaatine vesiledir. Bunun için, namazını kazaya bırakan kimse bir yandan namazlarını kaza eda etmekle borçtan kurtulurken, diğer taraftan da sünnetleri kılarak Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e olan bağlılığını göstermiş olur.

Mesele Hanefî mezhebine göre böyle iken, diğer 3 mezhebe göre, kaza namazı olan bir kimsenin nafile namazları ile meşgul olması, sünnet kılması uygun değil, haramdır.

Mâlikî mezhebine göre; üzerinde kaza namazı bulunan bir kimsein nafile namazı kılması haramdır. Ancak beş vakit namazların sünnetleri ile tahiyyetü’l-mescidin kılınabileceğine dair ruhsat vardır. Bunların dışında örneğin, teravih namazı ile meşgul olunduğu takdirde sevap alınsa da, kaza namazı geriye bırakıldığı için günah işlenmiş olur.

Şâfiî mezhebine göre de, üzerinde kaza namazı borcu olan bir insanın, bu namazları kılıp, borcundan kurtuluncaya kadar gerek beş vakit namazların sünnetlerini, gerekse diğer nafileleri kılması mekruhtur. Zira bir an evvel kazaların kılınıp bitirilmesi gerekir.

Hanbelî mezhebine göre ise, üzerinde kaza namazı olan bir kimsenin nafile ile meşgul olması haramdır. Yalnız vitir ile beş vakit namazın sünnetlerini kılması caizdir. Fakat, kazaları çoksa bunları da kılmayarak kaza namazlarıyla meşgul olması daha iyidir. Yalnız sabah namazının sünneti bundan hariçtir, onu kılmak gerekir.2
Sonuç olarak; kaza namazları fazla olan Hanefîlerin, sünnetleri terk ederek kaza namazı kılmalarında bir mes’uliyet olduğu söylenemez. İster vakit namazlarının, gerekse diğer nafilelerin yerine kaza namazının kılınmasının uygun veya evlâ olmaması demek, "Sünnet yerine kaza kılmak caiz değildir." anlamına gelmez.
Yalnız bununla beraber kaza namazları fazla olmayan kimseler ise, her farzdan sonra bir vakit kazâ namazı kılmayı alışkanlık haline getirirlerse güzel bir âdeti devam ettirmiş olurlar. Dahası Cenab-ı Allah'ın mahşer günü eksik gelen farz namazları sünnetlerle tamamlayacağı hususunda rivayetler bulunduğunu da hatırdan çıkarmamak gerekir.
 
Üst