İslâm’da Hizmet ve Hizmet İnsanının Bazı Özellikleri

sultan_mehmet

© ◄ كُن فَيَكُونُ ►
Yönetici
Forum Administrator
İslâm dini insana ve topluma hizmet etmeyi mukaddes bir görev olarak kabul etmiş insanın mutluluğunun vazgeçilmez değerleri olarak gördüğü yardımlaşma dayanışma saygı sevgi hak ve hukuka riayet etme vb. nitelikleri insan hayatında hakim kılarak birbirini seven birbirinin derdine koşan çalışan/üreten ve bir arada barış güven ve huzur içinde yaşayan fertlerden oluşan bir toplum hayatı inşa etmeyi hedeflemiştir. Bu nedenle dinimizde hizmet etmek çalışıp üretmek insan için vazgeçilmez bir hayat anlayışı olmuştur. İnsanın sahip olduğu maddî ve manevî potansiyel ona sadece kendi ihtiyaçlarını karşılayıp arzularını yerine getirmek için verilmemiştir. Bunları başkalarıyla paylaşma yardımlaşma diğerkâmlık gibi ahlâkî değerler toplumsal dayanışma ve birlikteliğin bir gereğidir. Çünkü İslâm dininde sadece kendini düşünmek bir başkasını dikkate almadan bencilce bir hayat yaşamak çekemezlik çevreye ve çevresindekilere karşı duyarsız kalmak asla hoş karşılanmamış Hz. Peygamber’in diliyle Müslüman; “kendisi için istediğini başkaları için de arzu eden” (Buhari İman 7; Müslim iman 71-72) “eli ve dili ile başkalarına zarar vermeyen” (Buhari İman 5; Müslim İman 64) “kendisinden iyilik umulan ve kötülük gelmeyeceğinden emin olunan kişi” (Tirmizi Fiten 76; Ahmed b. Hanbel II 368) olarak tanımlanmıştır.

https://www.kunfeyekun.org/redirector.php?url=http://www.tevbe.org/forum/showthread.php?t=349583 Dinimizin en önemli gayelerinden birisi insanı iyiye ve güzele ulaştırmaktır. Dolayısıyla bunu gerçekleştirebilecek olan güzel bir toplum güzel bir çevre ve güzel bir hayat İslâm’ın hedefleri arasındadır. Bütün bireylerin içinde bulunduğu topluma/çevreye karşı görev ve sorumlulukları vardır. Bu sebeple her Müslüman hem maddî hem de manevî yönden iyiye ve güzele talip olarak söz ve davranışlarıyla yararlı kişi olmaya çalışmalıdır.

İnsan her şeyden önce sırf insan olduğu için hürmet saygı ve hizmete lâyıktır. Toplumda hizmet veren tüm birimlerin çaba ve gayretlerinin temelinde de hep insan unsuru yer almaktadır. İnsanın onuruna yakışır bir hayat sürmesine yardımcı olmak onun mutluluk ve huzuru için çalışmak Allah’ın da hoşnutluğunu kazanmaktır. Diğer bir deyişle Allah’ın sevgi ve rızasını kazanmak O’nun kullarına hizmet etmek hayır ve iyilik yolunda yarışmak ve insanlığın mutluluğu için çalışmakla doğrudan irtibatlıdır. Yüce dinimiz devamlı surette bizlere böyle bir sorumluluk bilinci aşılamaya bizleri bütün insanlık için yararlı işler (amel-i sâlih) yapmaya çağırır.

“İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” prensibinden hareketle Müslüman için hayatı bütünüyle hizmet alanı olarak değerlendirmek mümkündür. Kur’an imandan bahsettiği hemen her yerde hizmetin pratik hayata yansımasını ifade eden ameli/çalışmayı da eklemekte ve gerçek imanın amelle bütünleşmesi gerektiğine insanın dünya ve ahiret mutluluğuna ancak bu şekilde erişebileceğine dikkat çekmektedir. Üstelik ameli de sâlih nitelemesiyle ortaya koymakta böylece insanın her davranışının yeryüzünde barış ve sulhu gerçekleştirmeye dürüst ve erdemli hareket etmeye/çalışmaya yönelik olmasını istemektedir. Dolayısıyla Kur’an’ın öngördüğü ahlâk sadece formel ibadete değil ibadet dışı hayata yansıyıp onu da kuşatacaktır ki her çeşit çalışma/üretme bir nevî ibadet sayılabilsin. “Herkes kazandığı karşılığında rehindir.” (Tur 21) ayeti herkesin kişisel kurtuluşunun kendi çalışmasının/çabasının neticesinde olacağını ifade etmektedir.
 
Üst