Ey Andelib-i Zişan

Nurun Ala Nur

Düzenleyici
Moderator
Bilmem ki hangi asırda kaybettiğimiz cennetleri şimdi ikindilerde gözyaşları ile arıyoruz ..
Sanma ki vefasızlığın neticesi cehennemde yanmak bize bu kadar zor gelecek ..
Bir bilsen bize asıl cehennem “sende mi?”demen olacak ..
Sanma ki bizi yakacak cehennemin ateşi olacak ..

Bir bilsen bizi asıl yakacak ateş ayrılırken ardından bakışın olacak ..
EY ANDELİB-İ ZÎŞAN

Yoruldum yürümekten sensiz bir ömür boyu,
Ayaklarım tutmuyor dizde derman kalmadı.
Ne tarafa meyletsem dibi olmayan kuyu,
Gün yüzüne çıkmaya gayri zaman kalmadı.
Bitirdim benliğimi boşa çıktı her uğraş.
Ellerimde hep hüsran gözbebeklerimde yaş…
Ancak seninle biter bende başlayan savaş.

Sensizlikte kavruldu şu yüreğim an be an.
Fakir, sesine muhtaç Ey Andelib-i Zîşan!

Varlığın aynasında her dem mührün görünür.
Kâinat oluk oluk yürür kumsallarında.
Seninle tüm iklimler nevbahara bürünür.
Sensin ıtra can veren bir gülün dallarında.
Azad etme ne olur dergâhından köleni.
Yalnızım, biçareyim kapından kovma beni!
Gökyüzünde tanıdım ışık ışık gölgeni.

Sensin tüm âlemlere ezelî nurlu nişan.
Yalnız sendedir ilaç Ey Andelib-i Zîşan!

Yükselirken semaya önünde Cebrail’le,
Sidret-ül Münteha’ya varınca âlem durdu.
Durdu bütün melekler hatta Cebrail bile,
Bir adım yürüseydi tutuşur kül olurdu.
Yürüdün ellerinde aşkların en temizi…
Gökyüzüne nakşoldu ayaklarının izi.
Mevla unutturmasın sonsuza kadar bizi.

Bu biçare yüreğim yokluğunda perişan,
Bana da gönlünü aç Ey Andelib-i Zîşan!

Kerem et kevserinden bir damla su içeyim.
Ta ki yanık gönlümde tüm ırmaklar çağlasın.
Senin için şu sefil canımdan vazgeçeyim;
Nazarın yüreğimi bin yerinden dağlasın.
Düşürme bedenimi ebedi hüsrana yar!
Seninle derman düşsün bu biçare cana yar!
Bitsin kör karanlıklar kavuşayım Sana yar!

Aşkınla biter zulmet dolar âlem nur-efşan;
Gönlüme nurunu saç Ey Andelib-i Zîşan!


YUSUF AYDIN​
 
Üst