'desinler’ belası

!!_serp!L_!!

Deneyimli Üye
Kademeli
İlk sorguya çekilecek olanlar

Ebu Osman el-Medeni şöyle anlatmıştır: “Medine’ye gittim, halkın bir kimsenin etrafında toplandığını gördüm. “Bu kim?” diye sordum: “Ebu Hureyre” dediler. Ona yaklaştım ve önüne oturdum. Halka hadis rivayet ediyordu.
Sözlerine son verince ona:
- Resulullah sallallahu aleyhi vesellemden işitip anladığın ve hatırında kalan bir hadisi bana rivayet etmeni istiyorum, dedim. Ebu Hureyre radıyallahu anh:
- Sana, Resullulah sallallahu aleyhi vesellemin bana söylediği, ezberlediğim bir hadisi rivayet edeyim, dedikten sonra, şiddetli bir ses çıkardı ve az kalsın bayılıyordu.
Biz biraz bekledik, Ebu Hureyre radıyallahu anh kendine gelince şöyle dedi:
- Sana Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin buyurduğu bir hadisi rivayet edeceğim. Ben ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Beytullah’da idik. Yanımızda bizden başka hiç kimse yoktu, dedi ve şiddetli bir ses çıkararak az kalsın (tekrar) bayılıyordu. Sonra kendine gelince yüzünü sildi ve şöyle devam etti:
- Sana Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin buyurduğu bir hadisi rivayet edeceğim. Ben ve Resulullah Ka’be’de idik, yanımızda hiç kimse yoktu, dedi ve bu sözden sonra, Ebu Hureyre tekrar şiddetli bir şekilde ses çıkardı ve neredeyse yüz üstü düşecekti. Ben, düşmemesi için onu tuttum. Kendine gelince:
- Bana, Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu, dedi:
- Kıyamet gününde, Allahu Teâlâ kulları arasında hüküm vermek için tecelli eder. Bütün ümmetler dizleri üzerine oturmuşlardır. İlk sorguya çekilecekler; Kur’anı okumayı öğrenen, Allah yolunda şehit düşen ve çok malı olan zengin kişilerdir…
Bunlardan, Kur’anı Kerim’i okumayı öğrenene, Allahu Teâlâ:
- Sana Resulüm Muhammed’e indirdiğim Kur’an-ı Kerim’i öğretmedim mi? Der. O da:
- Evet Ya Rabbi, öğrettin, diye cevap verir. Allahu Teâlâ:
- Öyleyse öğrendiklerine karşılık neler yaptın? Diye sorar. O da:
- Öğrendiklerimin karşılığında gece ve gündüz ibadet yaptım. Kur’an okudum, diye cevap verir. Bunun üzerine Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
- Yalan söyledin! Melekler de: “Yalan söylüyor” derler. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “Hayır, sen falanca, güzel Kur’an okuyor” denilsin diye okudun. O da söylendi (karşılığını böylece almış oldun).
Zengin de getirilir. Allahu Teâlâ:
- Sana hiç kimseye muhtaç olmayacağın kadar mal vermedim mi? Der. Zengin:
- Evet ya Rabbi. Bana çok mal verdin, diye cevap verir. Allahu Teâlâ:
- Öyleyse bu vermiş olduğum malı nerede harcadın, onunla neler yaptın? Diye sorar. Zengin:
- Akrabalarıma harcadım ve sadaka verdim, diye cevap verir. Allahu Teâlâ ona:
- Yalan söyledin! Der ve Melekler de: “Yalan söylüyor” derler. Allahu Teâlâ şöyle buyurur:
- Hayır! Sen, “Falanca cömert” desinler diye malını harcadın ve bu söz de söylendi.
Aynı şekilde Allah yolunda şehit düşen de getirilir ve Allahu Teâlâ ona;
- Uğrunda şehit düştüğün şey neydi? Diye sorar. Şehit:
- Ya Rabbi! Senin yolunda, senin rızan için savaşmakla emrolundum. Ben de şehit oluncaya kadar savaştım, diye cevap verince Allahu Teâlâ ona:
- Yalan söyledin, der. Melekler de: “Yalan söylüyor” derler. Allahu Teâlâ:
- Sen, “Falanca kahramandır” denilmesi için savaştın. Bu da söylendi. Gayene ulaştın, buyurur.
Sonra Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, dizlerine vurarak şöyle buyurdu: “Ya Ebu Hureyre! Bu üç kişi, Allah’ın kulları içerisinde, kıyamet gününde, cehennemi tutuşturan ilk odun(lar) olacaklardır.” (Müslim, Tirmizi, Nesai, İbn Huzeyme)

Hadis-i şerifin açıklaması

Bu hadisi şerifte, amel yapan fakat yaparken Allah’tan başkası için yapan riyakâr kimselerin akıbetlerinin nasıl olacağı anlatılıyor.
Riya, yani gösteriş; diğer insanların görmesi, bilmesi amacıyla yapılan her türlü iştir. Riya, kalbi bir niyettir. Yani beni görsünler diyerek, Allahu Zülcelal’in rızasını bırakarak kalben niyet etmek, riyadır.
Bu durum çok tehlikelidir. Nitekim Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem başka bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur:
- Sizin müptela olmanızdan korktuğum şeylerin en korkuncu, (şirk-i asgar) küçük şirktir! Sahabeler:
- Ey Allah’ın Resulü! Küçük şirk nedir? Diye sordular. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
- Küçük şirk riyadır. Allah, kıyamet gününde kullarına yaptıkları amellerine göre mükâfat verirken, riyakârlara şöyle seslenecektir: “Dünyada riyakârlık yaptığınız kimselere gidin, bakın! Onların yanında mükâfat bulabilecek misiniz?” (Ahmed bin Hanbel, Beyhaki)
İnsanın amelini, emeğini boşa çıkarmaması için o işi yapmadan önce, niyetini Allah için düzeltip yapması lazımdır. Allahu Zülcelâl, insana bir şey vermedikten sonra, gösteriş yaptığı insanlar ona hiçbir şey veremez. Bundandır ki insan, herhangi bir iş yaparken, ilk önce Allah’ın rızasını düşünüp daha sonra o işi yapmalıdır.
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem başka bir hadisi şerifte şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü riyakâr adama: ‘Ey Facir, ey gaddar, ey gösterişçi, amelin mahvoldu, mükâfatın kayboldu! Amelini kime gösteriş için yaptıysan, git ondan mükâfatını al!’ denir.” (İbn Ebi’d-Dünya)


Riyakâr, insanları Allah’tan üstün görür!

Ebû Katâde radıyallahu anh şöyle demiştir: “Kul riyakârlık yaptığı zaman, Allahu Teâlâ meleklere; ‘Bakın, bu kulum beni hafife alıyor’ der. Çünkü bu kul, insanları memnun etmeyi, Allahu Teâlâ’yı memnun etmekten üstün tutuyor. Bu da dolaylı olarak, insanları Allahu Teâlâ’dan üstün tutmak demektir.”

Hülasa; riya yapmak cehalet eseridir. Onun için riya yapan bir kimse âlim de olsa cehalete mağlup düşmüş demektir. Çünkü riya yapan kimse çok yanlış tercihler yapmış, demektir. O ebedi bir sevabı, eline geçip geçmeyeceği belli olmayan kısa ömürlü bir dünya çıkarına feda eder ve kendisi gibi aciz ve zararı yararından fazla olan birkaç insanın rıza ve memnuniyetini; her şeye gücü yeten ve hem rızkını, hem de ecelini elinde bulunduran Allahu Teâlâ’nın rıza ve memnuniyetinden üstün tutar.
Hâlbuki Allahu Teâlâ, merhamet ve yardımını kesip bu kimseyi gözlerine girmek istediği insanlara bıraksa tercihte ne kadar büyük bir hata yapmış olduğunu anlamakta gecikmez. Çünkü bu insanlar, ona ne bir rızık verebilirler ne onun ömrünü uzatabilirler ne de ondan belaları def edebilirler. Fayda ve zarar ancak Allah’tandır.

Riyaya götüren sebepler ve kurtuluş

İnsanı riya yapmaya götüren iki sebep vardır. Bunlardan birisi menfaat/çıkar beklentisi; diğeri de sevgi kazanmak ve takdir toplamak hevesidir.
Riyayı doğuran sebepler bunlar olduğuna göre, ondan kurtulmanın çaresi de bunlardan sakınmaktır. Bize lazım olan da budur. Eğer hakikaten nefsimizi seviyorsak, onun istek ve arzularına uymayıp Allahu Zülcelal’in emir ve nehiylerine sarılmamız lazımdır.

Allahu Zülcelal’in hiç sevmediği riyanın, sayılamayacak kadar çok zararı vardır. Her insanın, riyadan uzak durmanın çarelerine başvurması lâzımdır. İnsan, biraz kendisine çeki düzen vermeli, riya niyetini kalbinden söküp atmalı ve niyetinin sadece ve sadece Allahu Zülcelal’in rızası için olmasına gayret göstermelidir.
İnsanın zayıf ve aciz olması, riyanın da kalbî (görünmeyen) bir amel olmasından dolayı, riyadan muhafaza olmak için Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin emrettiği şu dua, her sabah üç kez okunmalıdır: “Allahumme innâ neûzu bike min en nuşrike bike şey’en na’lemuhu ve nestağfiruke limâ lâ na’lemuhu.”
Kim, bu duayı her sabah üç defa okursa Allahu Zülcelâl, o kimseyi inşaallahu teâlâ, riyadan muhafaza eder. Allah-u Zülcelâl hepimizi riyadan uzak duran kullarından eylesin. (Âmin)

Kaynak: Seyda Muhammed Konyevî; Hadislerden Seçmeler, Reyhanî Yayınları, İstanbul, 2008.
 
Üst